T24 - Türkiye'de en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı, 2010'da 8 kata geriledi. Nüfusun yüzde 16.9'u yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
GÜNGÖR URAS: 7.3 MİLYONUMUZ HONDURASLI
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Türkiye'de, en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkının, 2010'da 8 kata gerilediğini açıkladı. 2009 yılında bu fark, 8,5 kattı.
TÜİK araştırmasına göre, nüfusun yüzde 16,9'u yoksulluk sınırının altında bulunurken, sürekli yoksulluk riski altında bulunanların oranı da yüzde 18 olarak gerçekleşti.
Ortalama yıllık hanehalkı kullanılabilir geliri ise 22 bin 63 lira oldu.
TÜİK araştırmasına göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirlere göre oluşturulan yüzde 20'lik gruplarda, en yüksek gelire sahip son gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46,4 iken, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 5,8 olarak gerçekleşti.
Buna göre, son yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk yüzde 20'lik gruba göre (P80/P20) 8 kat oldu. P80/P20 göstergesi kentsel yerler için 7,3, kırsal yerler için ise 7,1 oldu.
Gelir dağılımı eşitsizlik ölçütlerinden gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,013 puan düşüş ile 0,402 olarak tahmin edildi. Katsayı, kentsel yerleşim yerleri için 0,389, kırsal yerleşim yerleri için ise 0,379 olarak tahmin edildi.
TÜİK araştırmasına göre, gelirin nüfusa dağılımındaki eşitsizliğin grafik gösterimi olan Lorenz eğrisi de, bir önceki yıla göre gelir dağılımında önemli bir değişim olmadığını eğrilerdeki çakışma ile gösterdi.
İstanbul en zengin
Türkiye'de hanehalkı başına düşen ortalama yıllık kullanılabilir gelir 22 bin 63 lira iken, ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelir ise 9 bin 735 lira oldu.
İstanbul Bölgesi 13 bin 382 lira ile ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri en yüksek olan bölge durumunda iken, bunu, 11 bin 116 lira ortalama gelir ile Batı Anadolu Bölgesi izledi.
En düşük ortalamaya sahip bölge ise 5 bin 144 lira ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu.
En fazla pay maaş-ücret gelirlerine ait
Maaş-ücret gelirleri yüzde 43,7’lik oranla toplam gelir içerisinde en fazla paya sahip oldu. Bunu yüzde 20,5 ile sosyal transferler ve yüzde 20,2 ile müteşebbis gelirleri izledi.
Sosyal transferlerin yüzde 91,1'ini emekli ve dul-yetim aylıkları oluşturdu. Emekli ve dul-yetim aylıkları toplam gelir içinde yüzde 18,6'lık paya sahip iken, diğer sosyal transferlerin payı yüzde 1,8 oldu. Müteşebbis gelirlerinin ise yüzde 68,5'i tarım-dışı sektörden oluştu.
Nüfusun yüzde 16,9'u yoksulluk sınırının altında
TÜİK araştırmasına göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 50'si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre, nüfusun yüzde 16,9'u yoksulluk riski altında. Kentsel ve kırsal yerler için ayrı ayrı hesaplanan yoksulluk sınırlarına göre, kentsel yerlerde bu oran yüzde 14,3 iken, kırsal yerlerde yüzde 16,6 oldu. Sürekli yoksulluk riski altında bulunanların oranı ise yüzde 18 olarak gerçekleşti.
Dört yıllık panel veri kullanılarak hesaplanan ''sürekli yoksulluk'' oranı, dört yıl boyunca hanenin üyesi olan fertlerden en az üç uygulamada yoksulluk riski altında olanlar olarak tanımlanıyor. Sürekli yoksulluğun hesaplanmasında eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 60’ı dikkate alınıyor.
Buna göre, araştırmanın 2009 yılı dört yıllık panel sonuçlarından hesaplanan sürekli yoksulluk oranı yüzde 18.
Yaşam koşulları göstergeleri
TÜİK araştırmasına göre, kurumsal olmayan nüfusun, yüzde 60'ı kendilerine ait konutta oturuyor. Yüzde 43,8’inin konutunda ''sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi vb.'' sorunlar söz konusu. Yüzde 43,3'ünün oturduğu konutta ''izolasyondan dolayı ısınma sorunu'' yaşanıyor. Yüzde 61,4'ünün hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları dışında) bulunuyor, bu borç ödemeleri, yüzde 28,3’ünün hanesine çok yük getiriyor.
Kurumsal olmayan nüfusun yüzde 87,5’i ''evden uzakta bir haftalık tatili'', yüzde 65,7'si ''beklenmedik harcamalarını'' ve yüzde 81,7’si ''yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını'' ekonomik nedenlerle karşılayamıyor.
Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanımlanan ve belirlenmiş 9 maddeden en az 4 tanesini karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan ''maddi yoksunluk'' oranı 2009 yılında yüzde 63, 2010 yılında ise yüzde 63,5 olarak hesaplandı.
Kısa vadeli dış borç stoku arttı
Türkiye'nin Ekim ayı sonu itibarıyla kısa vadeli dış borç stoku, 2010 yıl sonuna göre yüzde 14,3 oranında artışla 89,4 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Merkez Bankası 2011 Ekim dönemine ilişkin kısa vadeli dış borç istatistiklerini açıkladı. Buna göre, Türkiye'nin kısa vadeli dış borç stoku Ekim ayında, 2010 yıl sonuna kıyasla yüzde 14,3 artış gösterdi. Geçen yılın sonunda 78,2 milyar dolar olan kısa vadeli dış borç stoku, Ekim ayında 89,4 milyar dolar oldu.
Bankaların kısa vadeli dış borcu da arttı
Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 11,2 oranında artarak 57,4 milyar dolar oldu. Bunun 25,7 milyar dolarını krediler, 7,2 milyar dolarını döviz tevdiat hesabı, 15,3 milyar dolarını banka mevduatı, 9,2 milyar dolarını da TL cinsinden mevduat oluşturdu.
TL cinsinden mevduatta Ekim ayında geçen yılın sonuna kıyasla yüzde 47,68'lik azalış dikkati çekti. Geçen yılın sonu itibariyle TL cinsinden mevduat 17,6 milyar düzeyindeydi. Bankaların kısa vadeli dış borcu Ekim ayında geçen yılın sonuna kıyasla yüzde 11,24 artış gösterdi. Bankaların kısa vadeli dış borcu geçen yılın sonunda 51,6 milyar dolar düzeyindeydi.
Bankalar dışında kalan diğer sektörlerin kısa vadeli dış borcu da Ekim ayında geçen yılın sonuna göre yüzde 22 oranında artarak 25 milyar 29 milyon dolardan 30 milyar 542 milyon dolara çıktı.
Özel sektör en fazla İngiltere'ye borçlu
Özel sektörün en fazla borçlandığı ülkeler, Avrupa ülkeleri oldu. Avrupa ülkeleri arasında da Türk özel sektörünün en fazla borcunun olduğu ülke, 25,7 milyar dolarla İngiltere.
Merkez Bankası verilerine göre, Türk özel sektörünün en fazla borçlu olduğu ikinci ülke 15,9 milyar dolarla ABD, üçüncü ülke ise 13,1 milyar dolarla Hollanda oldu.
Hollanda'yı 12,2 milyar dolarla Bahreyn, 12,1 milyar dolarla Almanya, 11 milyar dolarla Lüksemburg, 6,1 milyar dolarla Malta, 5 milyar dolarla Fransa, 3,1 milyar dolarla İsviçre ve 2,6 milyar dolarla Belçika izledi.
Özel sektörün Avrupa ülkelerinden aldığı toplam borç 90,4 milyar dolar olurken, Amerika kıtasındaki ülkelerden 18,4 milyar dolarlık, Asya ülkelerinden 17,1 milyar dolarlık, Afrika ülkelerinden 143,9 milyon dolarlık, Okyanusya ve kutup bölgelerinden de 55,8 milyar dolarlık borç aldı.
Özel sektörün yurt dışından sağladığı 126,1 milyar dolarlık uzun vadeli kredi borcunun, 41,8 milyar doları finansal kuruluşların, 84,3 milyar doları da finansal olmayan kuruluşların borçlarından oluştu. Borcun alacaklıya göre dağılımına bakıldığında ise söz konusu borcun, 12 milyar doları hükümet kuruluşları, uluslararası kuruluşlar, Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası, İslam Kalkınma Bankası, Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası gibi kuruluşlardan sağlandı. 3,5 milyar doları tahvil alacaklılarından, geri kalan 110,6 milyar doları da özel alacaklılardan oluştu. Özel alacaklıların dağılımına bakıldığında özel sektör, yabancı ticari bankalardan 68,4 milyar dolar, yerleşik bankaların yurtdışı şube ve iştiraklerinden 25,5 milyar dolar, bankacılık dışı finansal kuruluşlardan 5,5 milyar dolar, finansal olmayan kuruluşlardan da 11,2 milyar dolar uzun vadeli kredi temin etti.