Medya Patronları-İktidar İlişkileri. Medya Özgür mü? GÜNCEL,(1) 12 Aralık 2011 Medya Patronları-İktidar İlişkileri. Her ülkede her dönemde iktidarlar medyadan şikayet eder. Buna karşılık muhalefet, medyanın, medya özgürlüğünün yanında yer alır. İktidarla muhalefet yer değiştirdiklerinde, parti farkı pek olmaksızın, yine aynı manzara devam eder. Bu adeta bir kuraldır. Ama ülkedeki demokratik rejim, medya özgürlüğünü siyasal iktidarlara karşı korur: Anayasalar, yasalar, yargı erki, muhalefet partileri bu korumanın güvenceleridir.
* * * Türkiye Çok Partili Rejime geçtikten sonra iktidara gelen Demokrat Parti, henüz demokratik gelenekleri yerleşmemiş ülkemizde, muhalefetteyken pek savunduğu basın özgürlüğünü yerle bir etmiştir. Hapishaneler gazetecilerle doldurulmuş, yolsuzluk haberleri için mahkemelerde ispat hakkı isteyenler "İsmail Hakkı mı, o da ne" diye alaya alınmıştır. Bu dönemde, Ahmet Emin Yalman için zamanın Adalet Bakanı'na "Emrederseniz tevkif edeceğiz" diyen, hakkında kitaplar yazılan İstanbul Başsavcısı Hicabi Dinç, hukuk ve basın tarihine kara bir sayfa olarak geçmiştir. 1961 Anayasası basın için önemli güvenceler getirmişti. Bunların bir bölümü 1982 Anayasası'nda korunmakla birlikte, AKP döneminde, başta ceza yasası olmak kaydıyla öteki yasalarda yapılan değişikliklerle, basın özgürlüğü sadece kağıt üzerinde kaldı.
* * * AKP'nin medyayla ilgili ilk önemli icraatı Turgay Ciner'in sahibi olduğu Türkiye'nin ikinci büyük medya grubuna tartışmalı bir biçimde el koymak oldu. Daha sonra bu grubun, iktidara yakın olduğu bilinen Ahmet Çalık'a satılması ve bu satış sırasında iktidarın bizzat yurt içinden ve yurt dışından kredi bulunmasına yardım ettiği izlenimi sıkıntıyı arttırdı. Sabah gazetesi ve atv televizyonu ile birlikte bir dağıtım şirketini ve daha pek çok gazete, dergi ve radyoyu içinde barındıran grup böylece doğrudan AKP'nin denetimine geçti. İkinci büyük operasyon, Türkiye'nin en büyük medya grubu olan Doğan Medya'ya kesilen vergi cezası ile ortaya çıktı. Grubun bütün mal varlığını bile aşan nakit bir vergi cezası, bir kısmı yargıdan geri dönmekle, birlikte bu grubu da hizaya getirdi. Bu arada gazeteler ve televizyonlar el değiştirmeye ve yenileri kurulmaya devam etti. Sonuç olarak büyük baskılarla mevcut medyanın tümüne yakını AKP iktidarının ya doğrudan ya da dolaylı denetimine geçti.
* * * Ekonomist dergisinin "En Zengin 100" araştırmasının 2011 sonuçları, sıralarıyla birlikte aşağıda gösterilmiştir: 2. Ferit Şahenk (Doğuş Holding)-6-8 milyar dolar. 9. Aydın Doğan (Doğan Holding)-4-5 milyar dolar. 10. Mehmet Emin Karamehmet (Çukurova Holding)-4-5 milyar dolar. 23. Akın İpek (İpek Grubu)-2-3 milyar dolar. 30. Turgay Ciner (Ciner Grubu)-1.5-2 milyar dolar. 42. Ahmet Çalık (Çalık Grup)-1-1.5 milyar dolar. 50. Erdoğan Demirören (Demirören Holding)-1-1.5 milyar dolar. 89. Fettah Tamince (Rixsos)-500-750 milyon dolar. Bu liste kendi içindeki sıralama bakımından da bir anlam taşıyor ama gösterdiği en önemli gerçek bütün patronların medya dışında da başka işleri olan büyük işadamlarından oluştuğu. Tam bu noktada Türkiye'de genellikle medyaya yöneltilen bir eleştiri akla geliyor: "Medya patronları medya dışındaki büyük işlerinden dolayı siyasal iktidara göbeklerinden bağımlıdır; hepsi bu işlerini geliştirmek için medyayı bir araç olarak kullanır ve bu nedenle Türkiye'de medya özgürlüğü yoktur!" Bu eleştiri medya ile doğrudan uğraşmayan, medyayı denetim altına almaya çalışmayan bir siyasal iktidar ortamında doğru olabilir… Çünkü sadece medya patronlarının medyayı bir araç olarak kullanma arzusunun sonuçlarına işaret eder. Oysa burada irdelemeye çalıştığım konu, doğrudan doğruya iktidarın tutumu ile ilgili olarak çok daha vahim bir duruma işaret ediyor: Bir an için bugünkü medya patronlarının hiç birinin medya dışında işi olmadığını, sadece ve sadece medya ile uğraştıklarını düşünelim: O zaman iktidarın şirketlere el koyması, mal varlığını aşan cezalar kesmesi sonuç vermeyecek miydi? Bence tam tersine, çok daha etkili olur, çok daha çabuk sonuç verirdi!
* * * Demokrasilerde esas olan iktidarların medyaya baskı yapmamasıdır. Her medya sahibi, her iş adamı, iktidarın baskılarına karşı belli bir düzeye kadar direnebilir, ama sonunda baskı artarak sürdüğü zaman hepsi bir noktada pes eder! Medya sahipleri dahil, işadamlarından demokrasi şampiyonluğu ve toplumsal kahramanlık beklemek hiç de gerçekçi değildir. Hele hele demokrasi uğruna, işadamlarından iflas etmelerini ve bütün mallarını-mülklerini yitirmelerini ummak sadece aptallıktır.
* * * Özetle bugünkü iktidar-medya ilişkilerinin birinci sorunu, medya patronlarının medya dışı işleri olması ya da iktidara boyun eğmesi değil, AKP iktidarının, demokrasinin olmazsa olmaz koşulu niteliği taşıyan medya özgürlüğünü yok edici davranışlarda bulunmasıdır. |
2826 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |