GERÇEK ENFLASYON NE OLDU? NASIL DÜŞEBİLİR? GERÇEK ENFLASYON NE OLDU? NASIL DÜŞEBİLİR?
TÜİK % 49,38 mi, ENAG % 88,63 MÜ, İTO % 59,18 Bildiğiniz gibi Eylül sonu enflasyon(fiyatlar genel artış) oranları önceki günlerde açıklandı. Ülkemizde enflasyon oranlarını açıklayan üç kuruluş var. Bunlardan birincisi TÜİK-Türkiye İstatistik Kurumu. İkincisi, İTO-İstanbul Ticaret Odası. Son olarak da, ENAG-Enflasyon Araştırma Grubu ve akademisyenler ve ekonomistlerden oluşuyor. Açıklanan verilere göre, 31.08.2023-30.09.2024 dönemini kapsayan 12 aylık dönemdeki fiyatlar genel seviyesindeki artış yıllık olarak;
TÜİK’e göre % 49,38, İTO’ya göre &59,18 ve ENAG’a göre de, % 88,63 oranında artmış görünüyor. TÜİK’in geçen ay için açıkladığı yıllık enflasyon oranı % 51,97 ye göre, yaklaşık 1,5 puan azalmış görünüyor. Ancak, açıklanan oranlar beklenenin üstünde geldi. Halkın kafası karışık. Zira, kendi yaşadığı enflasyon başka bu üç kurum tarafından açıklanan enflasyon bambaşka. Başta özel sektör olmak üzere kamu sektörü artan maliyetlerini neredeyse günü gününe sattıkları mal ve hizmet fiyatlarına anında yansıtıyorlar. Ancak, çalışan ve emekliler ise altı ay veya bir yıl sonra enflasyon kayıplarının verilen kadarını geri alabiliyorlar. Tabii, TÜİK’in uygun gördüğü kadarını. Yaşadıkları enflasyon farkı ve büyüme payı hak getire. İlk aydan sonra, en az oluşan enflasyon oranı kadar daha fakirleşiveriyorlar, anında. YILLIK ENFLASYON TCMB POLİTİKA FAİZİNİN ALTINA İNDİ REEL FAİZ DÖNEMİ BAŞLADI Tüm bunlarla birlikte resmi enflasyon ile T.C. Merkez Bankası politika faizi arasındaki ilişki yönünde olumlu bir gelişme oluştu. Açıklanan oranlara göre, Eylül ayı verileri yıllık enflasyonun basit faiz dikkate alındığında üç yılın ardından ilk kez pozitif reel faize de işaret etti. Eylül ayında enflasyonun yüzde 50'nin altına inmesiyle politika faizinin altında bir seviye elde edilmiş oldu. Ancak, İTO ve ENAG verilerine göre, hala tasarruf sahipleri açısından negatif faiz söz konusu. Geçen ay açıklanan yeni “OVP-Orta Vadeli Plan 2025-2027 Dönemi” ile başta enflasyon ve büyüme rakamları olmak üzere pek çok hedef değiştirildi. Bu çerçevede; 2024 için yıllık enflasyon hedefinin yüzde 41,5 olarak revize edildiğini açıkladı. Önceki OVP’de bu oran yüzde 33'tü. Önceki OVP’de yüzde 15,2 olarak belirlenen 2025 enflasyon hedefi de yüzde 17,5’e yükseltildi. 2026 için ise yüzde 8,5 olan hedef, yüzde 9,7’ye çıkarıldı. 2024 büyüme oranı hedefi ise yüzde 4'ten 3,5’e çekildi. 2025 büyüme oranı hedefi de önceki plana göre 0,5 puan aşağı çekilerek yüzde 4 oldu. Büyüme oranı hedefi 2006 için yüzde 4,5; 2027 için ise yüzde 5 olarak hedeflendi. Cari Açık/GSYH oranı hedefi, 2025 için yüzde eksi 2,6'dan 2'ye düşürüldü. Aynı hedef, 2026 için yüzde eksi 1,6; 2027 için ise yüzde eksi 1,3 olarak belirlendi. Tüm bunlar, ekonomimizin düze çıkması için daha çok zaman gerektiği anlamına geliyor. İşsizlik oranı hedefi ise 2025 için yüzde 9,6'ya, 2026 için 9,2'ye ve 2027 için yüzde 8,8'e indirildi. Bu tahminler önceki OVP'de 2025 için 9,9, 2026 için ise 9,3'tü. Bu değişiklikler ile 2024 yıl sonu enflasyon hedefinin % 41,5 olarak belirlenmesi, % 40 üzeri olan beklentileri de % 45 seviyelerine yükseltti.
FAİZ İNDİRİMİ YENİ YILA KALDI Son açıklanan enflasyon verilerine göre Kasım 2024 itibariyle 0,25 de olsa beklenen faiz indirimi ise, artık yeni yıla kaldı. Bu oranlar üzerine, finans devleri tahminlerini revize etti. Bankacılık devleri Goldman Sachs, JPMorgan, Morgan Stanley, UBS, BBVA ve Barclays da peş peşe yaptıkları açıklamalar ile faiz indirimi beklentilerini erteledi. Bu açıklamalara göre, yabancı finans çevreleri bu yıl beklentilerin zayıfladığını ve Ocak ayında 250 baz puan (0,25 oranı kadar) indirim öngörüyorlar. Bu arada, enflasyon öngörüleri de % 40 seviyelerinden % 45 ler yükselmiş durumda.
2025 EMEKLİ VE ÇALIŞANLAR İÇİN DAHA ZOR BİR YIL OLACAK Bunlara baktığımızda işçi, emekli, esnaf ve çalışanlar açısından fatura daha da büyüyecek demektir. 16 milyon emekli, 25 milyon sigortalı çalışan ve çiftçiler açısından 2025 yılı, 2024 yılından daha zor geçecek demektir. Hiçbir ekonomi, hele de bizim sıkıntılı ekonomimiz % 50faiz yükünü uzun süre taşıyamaz. Bu yükü de ne yazık ki, varlıklı kesimlere yansıtmak verili siyasal şartlarda mümkün görünmüyor. Sürdürülebilmesi için yeni vergi gelirlerine ihtiyaç var. Hele de ücret zamları ve emekli maaş artışları gerçekleşen enflasyon değilde, beklenen gelecek dönem enflasyonu üzerinden yapılırsa, yoksullaşma daha da artacaktır. Mevcut rakamlara göre ortalama emekli maaşları 15 bin TL olarak hesaplanmaktadır. Asgari ücretle çalışanların oranı tüm çalışanların % 50 si civarında kabul ediliyor. Bu süreç zaten bozuk olan gelir dağılımının daha da bozulması ve fakirleşmenin artması anlamına geliyor.Bunun sonucu olarak da, gıdaya erişimin (pahalılıktan) zorlaşması nedeniyle gıda üretiminde düşüş görüyoruz.
HERKESİN ENFLASYONU FARKLI Bu arada, emekli ve çalışanların enflasyonu her zaman açıklanandan daha yüksek. Zira, bu büyük halk kesimlerinin tüketim sepetindeki ürünler her zaman genel oranların üzerinde artıyor.
ENFLASYON NASIL ÇÖZÜLECEK? Krizin bir faturası var ve son bir yıldır emekli ve çalışanlar yükü sırtlandı. Ancak, çözüm bozulan gelir dağılımını düzeltmekten, kdv benzeri tüketim vergileri azaltıp gelir ve servet vergilerini adil biçimde artırmaktan, tüketim yerine üretimi teşvik ederek, kamu yönetiminde inovasyon ve verimlilikten geçiyor. Bunun içinde önceliğimiz: • Hukukun üstünlüğü, • Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almak, dolaysız vergileri artırmak ve gelir dağılımım iyileştirici radikal maliye politikalarına derhal geçiş, • Kamu yönetiminde liyakat, etkinlik, üretkenlik ve verimlilik sağlanması, • Eğitimin müfredat, kadro ve fiziki altyapısının, Anayasa ve makro hedeflere uyumlu biçimde tekrardan yükseltilmesi, • Mesleki teknik eğitime ağırlık verilerek, nicelik ve nitelik olarak kalkınma hedeflerine göre artırılması, • Katma değeri yüksek teknolojik tabanlı üretimi artırmak, • Asli kamu hizmetlerinin kamu tarafından sağlanması, • Dış borçlanmaya dayalı altyapı yatırımlarının, kamuca öncelik ve aciliyete göre yapılması,
……… acil ödevlerimiz olmalıdır. Üretimi artırmak içinde, orta ve yüksek öğretimi bilim ve teknolojik üretim hedefine uygun biçimde yeniden yapılandırmalıyız. Herkesi üniversite mezunu yapmak bir hedef olamaz. Ancak, her vatandaşı “Meslek” sahibi yapmak temel bir hedef olmalıdır. Bu çerçevede yeterli öğretim üyesi olmayan fiziki/teknik altyapısı yetersiz gecekondu devlet ve vakıf üniversiteleri derhal kapatılmalıdır. Kıt kaynaklarımız ve sağlanacak tasarruflar ise,ara teknik eleman yetiştirme ve Ar-Ge çalışmalarına aktarılmalıdır.
Bildiğiniz gibi Eylül sonu enflasyon(fiyatlar genel artış) oranları önceki günlerde açıklandı. Ülkemizde enflasyon oranlarını açıklayan üç kuruluş var. Bunlardan birincisi TÜİK-Türkiye İstatistik Kurumu. İkincisi, İTO-İstanbul Ticaret Odası. Son olarak da, ENAG-Enflasyon Araştırma Grubu ve akademisyenler ve ekonomistlerden oluşuyor. Açıklanan verilere göre, 31.08.2023-30.09.2024 dönemini kapsayan 12 aylık dönemdeki fiyatlar genel seviyesindeki artış yıllık olarak;
TÜİK’e göre % 49,38, İTO’ya göre &59,18 ve ENAG’a göre de, % 88,63 oranında artmış görünüyor. TÜİK’in geçen ay için açıkladığı yıllık enflasyon oranı % 51,97 ye göre, yaklaşık 1,5 puan azalmış görünüyor. Ancak, açıklanan oranlar beklenenin üstünde geldi. Halkın kafası karışık. Zira, kendi yaşadığı enflasyon başka bu üç kurum tarafından açıklanan enflasyon bambaşka. Başta özel sektör olmak üzere kamu sektörü artan maliyetlerini neredeyse günü gününe sattıkları mal ve hizmet fiyatlarına anında yansıtıyorlar. Ancak, çalışan ve emekliler ise altı ay veya bir yıl sonra enflasyon kayıplarının verilen kadarını geri alabiliyorlar. Tabii, TÜİK’in uygun gördüğü kadarını. Yaşadıkları enflasyon farkı ve büyüme payı hak getire. İlk aydan sonra, en az oluşan enflasyon oranı kadar daha fakirleşiveriyorlar, anında. YILLIK ENFLASYON TCMB POLİTİKA FAİZİNİN ALTINA İNDİ REEL FAİZ DÖNEMİ BAŞLADI Tüm bunlarla birlikte resmi enflasyon ile T.C. Merkez Bankası politika faizi arasındaki ilişki yönünde olumlu bir gelişme oluştu. Açıklanan oranlara göre, Eylül ayı verileri yıllık enflasyonun basit faiz dikkate alındığında üç yılın ardından ilk kez pozitif reel faize de işaret etti. Eylül ayında enflasyonun yüzde 50'nin altına inmesiyle politika faizinin altında bir seviye elde edilmiş oldu. Ancak, İTO ve ENAG verilerine göre, hala tasarruf sahipleri açısından negatif faiz söz konusu. Geçen ay açıklanan yeni “OVP-Orta Vadeli Plan 2025-2027 Dönemi” ile başta enflasyon ve büyüme rakamları olmak üzere pek çok hedef değiştirildi. Bu çerçevede; 2024 için yıllık enflasyon hedefinin yüzde 41,5 olarak revize edildiğini açıkladı. Önceki OVP’de bu oran yüzde 33'tü. Önceki OVP’de yüzde 15,2 olarak belirlenen 2025 enflasyon hedefi de yüzde 17,5’e yükseltildi. 2026 için ise yüzde 8,5 olan hedef, yüzde 9,7’ye çıkarıldı. 2024 büyüme oranı hedefi ise yüzde 4'ten 3,5’e çekildi. 2025 büyüme oranı hedefi de önceki plana göre 0,5 puan aşağı çekilerek yüzde 4 oldu. Büyüme oranı hedefi 2006 için yüzde 4,5; 2027 için ise yüzde 5 olarak hedeflendi. Cari Açık/GSYH oranı hedefi, 2025 için yüzde eksi 2,6'dan 2'ye düşürüldü. Aynı hedef, 2026 için yüzde eksi 1,6; 2027 için ise yüzde eksi 1,3 olarak belirlendi. Tüm bunlar, ekonomimizin düze çıkması için daha çok zaman gerektiği anlamına geliyor. İşsizlik oranı hedefi ise 2025 için yüzde 9,6'ya, 2026 için 9,2'ye ve 2027 için yüzde 8,8'e indirildi. Bu tahminler önceki OVP'de 2025 için 9,9, 2026 için ise 9,3'tü. Bu değişiklikler ile 2024 yıl sonu enflasyon hedefinin % 41,5 olarak belirlenmesi, % 40 üzeri olan beklentileri de % 45 seviyelerine yükseltti.
FAİZ İNDİRİMİ YENİ YILA KALDI Son açıklanan enflasyon verilerine göre Kasım 2024 itibariyle 0,25 de olsa beklenen faiz indirimi ise, artık yeni yıla kaldı. Bu oranlar üzerine, finans devleri tahminlerini revize etti. Bankacılık devleri Goldman Sachs, JPMorgan, Morgan Stanley, UBS, BBVA ve Barclays da peş peşe yaptıkları açıklamalar ile faiz indirimi beklentilerini erteledi. Bu açıklamalara göre, yabancı finans çevreleri bu yıl beklentilerin zayıfladığını ve Ocak ayında 250 baz puan (0,25 oranı kadar) indirim öngörüyorlar. Bu arada, enflasyon öngörüleri de % 40 seviyelerinden % 45 ler yükselmiş durumda.
2025 EMEKLİ VE ÇALIŞANLAR İÇİN DAHA ZOR BİR YIL OLACAK Bunlara baktığımızda işçi, emekli, esnaf ve çalışanlar açısından fatura daha da büyüyecek demektir. 16 milyon emekli, 25 milyon sigortalı çalışan ve çiftçiler açısından 2025 yılı, 2024 yılından daha zor geçecek demektir. Hiçbir ekonomi, hele de bizim sıkıntılı ekonomimiz % 50faiz yükünü uzun süre taşıyamaz. Bu yükü de ne yazık ki, varlıklı kesimlere yansıtmak verili siyasal şartlarda mümkün görünmüyor. Sürdürülebilmesi için yeni vergi gelirlerine ihtiyaç var. Hele de ücret zamları ve emekli maaş artışları gerçekleşen enflasyon değilde, beklenen gelecek dönem enflasyonu üzerinden yapılırsa, yoksullaşma daha da artacaktır. Mevcut rakamlara göre ortalama emekli maaşları 15 bin TL olarak hesaplanmaktadır. Asgari ücretle çalışanların oranı tüm çalışanların % 50 si civarında kabul ediliyor. Bu süreç zaten bozuk olan gelir dağılımının daha da bozulması ve fakirleşmenin artması anlamına geliyor.Bunun sonucu olarak da, gıdaya erişimin (pahalılıktan) zorlaşması nedeniyle gıda üretiminde düşüş görüyoruz.
HERKESİN ENFLASYONU FARKLI Bu arada, emekli ve çalışanların enflasyonu her zaman açıklanandan daha yüksek. Zira, bu büyük halk kesimlerinin tüketim sepetindeki ürünler her zaman genel oranların üzerinde artıyor.
ENFLASYON NASIL ÇÖZÜLECEK? Krizin bir faturası var ve son bir yıldır emekli ve çalışanlar yükü sırtlandı. Ancak, çözüm bozulan gelir dağılımını düzeltmekten, kdv benzeri tüketim vergileri azaltıp gelir ve servet vergilerini adil biçimde artırmaktan, tüketim yerine üretimi teşvik ederek, kamu yönetiminde inovasyon ve verimlilikten geçiyor. Bunun içinde önceliğimiz: • Hukukun üstünlüğü, • Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almak, dolaysız vergileri artırmak ve gelir dağılımım iyileştirici radikal maliye politikalarına derhal geçiş, • Kamu yönetiminde liyakat, etkinlik, üretkenlik ve verimlilik sağlanması, • Eğitimin müfredat, kadro ve fiziki altyapısının, Anayasa ve makro hedeflere uyumlu biçimde tekrardan yükseltilmesi, • Mesleki teknik eğitime ağırlık verilerek, nicelik ve nitelik olarak kalkınma hedeflerine göre artırılması, • Katma değeri yüksek teknolojik tabanlı üretimi artırmak, • Asli kamu hizmetlerinin kamu tarafından sağlanması, • Dış borçlanmaya dayalı altyapı yatırımlarının, kamuca öncelik ve aciliyete göre yapılması,
……… acil ödevlerimiz olmalıdır. Üretimi artırmak içinde, orta ve yüksek öğretimi bilim ve teknolojik üretim hedefine uygun biçimde yeniden yapılandırmalıyız. Herkesi üniversite mezunu yapmak bir hedef olamaz. Ancak, her vatandaşı “Meslek” sahibi yapmak temel bir hedef olmalıdır. Bu çerçevede yeterli öğretim üyesi olmayan fiziki/teknik altyapısı yetersiz gecekondu devlet ve vakıf üniversiteleri derhal kapatılmalıdır. Kıt kaynaklarımız ve sağlanacak tasarruflar ise,ara teknik eleman yetiştirme ve Ar-Ge çalışmalarına aktarılmalıdır.
| ||||||||||||||||||||||||||||||
2 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |