Yaşamak Bir Ağaç Gibi Tek ve Hür, Ve Bir Orman Gibi Kardeşçesine...

Misak-i Milli içinde...

Site Menüsü
Saat
Site Haritası
Borçlunun vefatında banka tahsilatı kimden yapar?

Hayat sigortasında tazminatı isteme hak ve görevi lehtar olan bankaya aittir, mirasçılara ait değildir. Borçlunun vefat nedeni hastalık bile olsa bankanın kredi alacağını, öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi zorunludur.

Milliyet yazarı Prof.Dr. Erol Ulusoy, 'tartışma' çıkaracak bir konuyu ve çözümü gündeme getirdi. İşte o yazı...

Kredi alacaklısı bankalarla hayat sigortası yaptırmış kredi borçlusunun vefatı halinde çıkan en önemli uyuşmazlıklardan birisi de şudur; banka, kredi borçlusu vefat ettiğinde, mirasçılara baş vurarak, murisin kalan kredi borcunu ödemelerini ihtar eder.

Mirasçılar da murislerinin kredi bağlantılı hayat sigortası yaptırdığını, kalan kredi borcunu hayat sigortasından alınmasını hatırlatırlar.

Bunun üzerine baka yeni bir yazı yazarak, vefat eden kredi borçlusunun kanserden, kalp krizinden vs. vefat ettiğini, hayat sigortası yaptırırken bu hastalıklarını gizlediğini, bu nedenle de sigorta şirketinin tazminat ödemeyi reddettiğini cevaben yazar.

Kim haklıdır, ne yapılmalıdır?

Örnek olay

Bunu Yargıtay kararlarına konu olmuş, 13. Hukuk Dairesi’nin 10 Şubat 2020 tarih ve 2020/1772 sayılı kararında bahsedilen örnek bir olayla çözelim.

Aycan Hanım uzun yıllardır müşterisi olduğu bankaya giderek, “Hazır faizler de düşmüşken, 100 bin TL ihtiyaç kredisi çekeyim” der. Aldığı kredinin bir kısmını çocuklarına verir, bir kısmı ile evinin mobilyasını ve beyaz eşyasını yenileyip, bahçe peyzajını düzenlettirir. Böylece kredi biter.

Aycan Hanım kredi taksitlerini, kira gelirleri ile sorunsuz ödemeye başlar. Dört taksit ödedikten sonra birden bire kalp krizinden vefat eder. Geriye mirasçı olarak iki oğlu ile kendinden önce vefat etmiş olan kızın oğlunu, yani torununu bırakır.

Kredi taksitleri ödenmeyince, banka Aycan Hanım’ın mirasçılarına ihtar göndererek, Aycan Hanım’ın mirasçısı olarak kredi borcunu ödemelerini ister. Mirasçılar da Aycan Hanım’ın bankada hayat sigortası yaptırdığını, kredi borcunun hayat sigortasından karşılanması gerektiğini belirtip, bankaya ödeme yapmazlar.

Bankanın görevi

Sonra ne mi olur? Banka Aycan Hanım’ın bütün mirasçılarına karşı icra kanalı ile alacak takibine geçer.

Mirasçılar ödeme emrine itiraz edince, alacak takibi durur. Banka, durmaz. İtirazın iptali, takibe devam için dava açar.

Mahkeme önce Türk Ticaret Kanunu’nun 1487/1. maddesindeki hayat sigortasının yasal tanımını yapar, “Hayat sigortası ile sigortacı, belli bir prim karşılığında, sigorta ettirene veya onun belirlediği kişiye, sigortalının ölümü veya hayatta kalması hâlinde, sigorta bedelini ödemeyi üstlenir.”

Daha sonrasında ise hayat sigortasında kimin lehtar olduğunu, böylece sigorta şirketinden tazminatı kimin isteyeceğini tespit eder; “Sigortacıdan edimi istem ve tahsil yetkisi, aksi kararlaştırılmadıkça, lehtara aittir” (TTK md 1493/7). Kısaca şunu demektir; hayat sigortasında lehtar banka olduğundan, tazminatı isteme hak ve görevi lehtar olan bankaya aittir, lehtar olmayan mirasçılara ait değildir.

Çünkü tüketici kredisi sözleşmesinde ve tüm sigorta poliçelerinin üzerinde kredi veren bankanın adına dain ve mürtehin kaydı bulunacağı yazılıdır.

Krediyi veren Banka lehtar olduğundan, sigorta poliçesindeki hakları talep ettiğinde, sigorta şirketinin bankaya karşı ileri sürebileceği bir defi ve itiraz hakkı yoktur.

Hukuka aykırı

Kredi kullanan tüketici adına yapılan hayat sigortası poliçesi mevcutken, bankanın tüketicinin ölümü nedeniyle tüketicinin mirasçılarından ödenmeyen bakiye kredi alacağının tahsili için dava açması veya icra takibi başlatması, sigorta hukukunun temel ilkelerine ve sigorta yapılmasının amacına aykırılık oluşturur. Sigorta yapılmasına duyulan güven ve itimadı da zedeler.

Bütün bu nedenlerle diyor ki Yargıtay, banka alacağını öncelikle sigorta poliçesinden tahsil etmelidir. Tüm hukuki yollar banka tarafından tüketilmeden mirasçıya karşı takip başlatılmış olması, dürüstlük kuralına uygun düşmemektedir.

Sonuç olarak bankanın, sigorta şirketinin tazminatı ödemeyi reddetmesi ile yetinmeyip, yasal yolları da tüketmesi gerekir. Çünkü sigorta şirketinin, sigortalının hastalığını gizlemiş olduğu red gerekçesini lehtar ve dain-i mürtehin olan bankaya karşı değil, mirasçılara veya murisin haleflerine karşı ileri sürme hak ve yetkisi vardır.

Tüketici, sigortayı banka istedi diye yaptırıyor

Aycan Hanım, bankadan kullandığı krediye teminat oluşturmak üzere bankanın talebiyle hayat sigortası yaptırmıştır. Esasen kredi veren bankanın talebi ile tüketici tarafından yaptırılan hayat sigortası, tüketicinin kendi isteğiyle yaptığı bir sigorta olmayıp, bankanın talebi üzerine kredi alacağına teminat oluşturmak üzere yapılan bir sigortadır.

Sigorta poliçesinde, kredi borçlusu Aycan Hanım sigortalı, banka lehtardır ve sigorta poliçesini düzenleyen ise sigorta şirkedir. Lehtar olduğundan poliçenin dain ve mürtehini bankadır. Bu poliçede açıkça yazılıdır.

Rizikonun, yani Aycan Hanımın vefatının gerçekleşmesi halinde, bankanın poliçe teminatı kapsamında kalan bakiye kredi alacağını, öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi gerekir.

Poliçe düzenlendiyse ‘hastalığı gizledi’ denilmez

Banka açmış olduğu davada, sigorta şirketinin tazminat ödemeyi reddettiğini, bu yüzden mirasçıların borcu ödemesi gerektiğini ileri sürer.
Mahkemeye de sigorta şirketinin tazminatı ödememe nedeninin, Aycan Hanım’ın krediyi kullanmadan önce kalp hastası olduğunu, bunu sigorta şirketinden sakladığını, vefatın da kalp krizinden olmasını olduğunu söyler. Bu tazminat ödemem gerekçesini sigorta şirketi bankaya söylemiştir. Banka da doğrudan mirasçılara karşı takibe geçmiştir.

Peki bu doğru mudur?

Diyelim ki, Aycan Hanım gerçekten kalp hastası, kanser vs gibi ölümcül bir hastalığı olsun ve bunu da sigorta şirketinden saklamış bulunsun.
Sigorta şirketi, sigortalının hastalığını gizlediğini lehtar olan bankaya karşı ileri sürebilir mi? Hayır, süremez!

Yargıtay da öyle diyor: Sigorta şirketi, lehtar konumunda olduğundan bankaya karşı tüketicinin ... sorunları olduğunu, örneğin, kalp hastası veya kanser hastalığını gizlediğini ileri süremez. Çünkü, sigorta poliçesini düzenleyen, sigorta şirketinin kendisi veya yetkili acentesidir.
Bankanın elinde hayat sigortası poliçesi gibi kolayca alacağını tahsil etme imkanı varken, sigortacının ödeme talebini geri çevirdiği şeklindeki bir gerekçeyle, poliçe limiti kapsamında kalan alacağı için icra takibi başlatması veya dava açması Türk Medeni Kanunun 2’nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılık oluşturur.

Poliçenin limiti kadar ödemeyi sigorta yapar

Aycan Hanım’ın, hukuken tüketici işlemi niteliğindeki banka kredisi kullanırken hayat sigortası yaptırmış olduğundan, bankanın poliçe limitleri dahilinde kalan kredi alacağını, öncelikle mirasçılardan değil, sigorta şirketinden tahsil etmesi zorunludur. Bu yola gitmeden bankanın mirasçılara dava açması mümkün değildir.

Hayat sigortası yaptırmış olan tüketicinin ölmesi halinde, mirasçılara karşı kredi alacağı davası açabilmenin ön şartı, bankanın sigorta şirketine karşı bütün kanuni yolları tüketmesidir. Banka sadece poliçe limitinin yeterli olmadığı bakiye alacak için tüketicinin mirasçılarından talepte bulunabilir.

  
285 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
SİGORTA GÜNDEM
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam28
Toplam Ziyaret1262845
Takvim
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.652334.7912
Euro36.423936.5699
Üyelik Girişi