Wikileaks sitesinin yayınladığı Amerikan yönetimine ait iç yazışmalarda, Türkiye'de hükümet ve bürokratlara çeşitli eleştiri ve iddialar yöneltiliyor.
Şimdilik sadece küçük bir bölümü yayınlanan yüzlerce yazışma içinde Ankara'daki büyükelçilikten Dışişleri Bakanlığı'na 2004'ten itibaren geçilen çok sayıda rapor ve bilgi notu var.
Bunlar arasında Başbakan Erdoğan'ın İsviçre'de gizli hesapları bulunduğu, yetkililerin yolsuzluklara karıştığı, Doğan grubunun hedef alındığı gibi unsurlar yer alıyor. Ayrıca yer yer bazı yetkililere yönelik küçük düşürücü ya da aşağılayıcı ifadeler kullanılıyor.
ABD Büyükelçisi'nin Başbakan ve yakın çevresinden 'vizyonsuz', Egemen Bağış'tan 'yetersiz', Bülent Arınç'tan 'saldırı köpeği' diye söz etmesi, Ankara'daki elçilik yetkilileri ile hükümetin arasındaki ilişkilerin bundan böyle nasıl seyredeceği konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Başbakan Erdoğan, konuyla ilgili ilk açıklamasında tüm iddiaların ortaya çıkmasını bekleyecekleri sinyali vermişti.
Wikileaks'in yayınlayacağını duyurduğu 250 bini aşkın ABD Dışişleri belgesinden ilk 226'sının açıklanması, diplomasi kulislerinde çalkantı yarattı.
tıklayın ABD'nin diplomatlara casusluk talimatı verdiği ve Suudilerin İran'a saldırıdan yana olduğu haberleri büyük ses getirdi.
Guardian, El Pais, Le Monde, Der Spiegel gibi saygın kurumların eş zamanlı yayınladığı belgeler tıklayın dünya basınında da geniş yankı buldu.
Türkiye ile ilgili belgelerde tıklayın Başbakan Erdoğan'ın güvenilir olmadığı yolunda ifadeler yer alıyor.
Ayrıca ABD'nin tıklayın İran konusunda Türkiye'den daha sert tutum istediği anlaşılıyor.
ABD yetkililerine atfedilen belgelerde Türkiye ile ilgili açıklama ve iddiaların bazıları şöyle:
Erdoğan'a 'gizli hesap' suçlaması
ABD'de dönemin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman'ın 30 Aralık 2004 tarihli belgesinde, Başbakan Erdoğan'ın serveti ile ilgili iddialar dikkat çekiyor.
AKP iktidarının ilk iki yılını değerlendiren belgenin 21. paragrafında şu ifadeler yer buluyor:
"AKP, yolsuzlukların kökünü kazıyacağını söyleyerek iktidara geldi. AKP'ye yakın olanların anlattığına göre, ilişkilerdeki çatışmalar ya da partinin ulusal, bölgesel ve yöresel ve bakanların yakın aile fertleri arasında ciddi çıkar ilişkisi ve çatışma olduğu söyleniyor. İki ayrı kaynaktan edindiğimiz bilgiye göre, Erdoğan'ın İsviçre bankalarında sekiz ayrı hesabı var. Erdoğan'ın servetinin oğlunun düğününde gelen hediyelerle açıklaması ve dört çocuğunun hepsinin ABD'deki okul masraflarını bir Türk işadamının iyilik yapmak amacıyla ödediğini söylemesi tatmin edici değil."
Bunun ardından pek çok üst düzey yetkili de yolsuzluğa karışmakla itham ediliyor.
"Bize yolsuzluğa önemli düzeyde karıştığı söylenen pek çok isim arasında İçişleri Bakanı Aksu, Dış Ticaret Bakanı Tüzmen, ve AKP İstanbul İl Başkanı Müezzinoğlu var." deniyor.
Yine aynı belgede Erdoğan'ın pragmatizminin etkili olduğu ama vizyonsuzluktan muzdarip olduğu belirtiliyor.
"O ve AKP'deki başlıca danışmanları, Dışişleri Bakanı Gül ve diğer kıdemli AKP yetkilileri de analitik derinlikten yoksun. (Erdoğan) Düşük kaliteli istihbarata ve basındaki dezenformasyon içeren haberlere bel bağlıyor. "
'60-80 milletvekili Gülen hareketinden'
Gülen hareketine atıfta bulunan bir bölümde, tabanın Erdoğan'ın sürekli hareket halinde ve 'ulaşılamaz' olmasından rahatsızlık duyduğu kaydediliyor.
"Fethullah Gülen'in etkili İslami hareketinin merkezinde yer alan Abdurrahman Çelik gibi isimlerin bize yaptıkları yorumlardan hareketle, AKP'de bazı (erişim) yolları açmış olmakla birlikte (Adalet Bakanı Çiçek, Kültür ve Turizm Bakanı Mumcu; belki 368 milletvekilinin 60-80 kadarı, bazı bürokratik atamalar) hareket, Erdoğan ve AKP karşısındaki ikircikli tutumuna geri döndü.
Bu ve diğer belgelerde o dönemde Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül ile Erdoğan arasında görüş ayrılıkları olduğu tekrar tekrar gündeme geliyor.
Yine aynı belgede Gül'ün siyasi İslam oyununu oynamaya istekli olduğu belirtiliyor; "Türkiye İslam'daki insani unsurun hakim olmasını sağlayana dek, Türkiye'de İslam sorunlu, savunmacı bir güç olacak, aşırı düzeyde ikiyüzlü ve açık bir toplumun ihtiyaçlarına uyum sağlamaya isteksiz kalacak." deniyor.
Parti içi görüş ayrılıklarına örnek olarak, ABD'nin 'AKP'deki tüm kaynaklarının', 'yetersiz, olup bitenle bağlantısı kopuk, ve yolsuzluklara karışmış' oldukları gerekçesiyle Erdoğan'ın danışmanları olarak sıralanan Cüneyd Zapsu, Egemen Bağış, Ömer Çelik, Mücahit Arslan ve Hikmet Bulduk'a olumsuz baktıkları ifade ediliyor.
Erdoğan üzerindeki İslami etkiler açısındansa Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün, Ahmet Davutoğlu'nu "olağanüstü tehlikeli" bulduğu sözleri aktarılıyor.
tıklayın Davutoğlu 'tehlikeli'
Türkiye geçmişiyle barışıp AB ile uzlaşmayı ve ABD'nin çıkarlarına da uyan siyasetler geliştirmeyi nasıl başaracak sorusuna Edelman'ın yanıtı ise; "Bu, Aşık Veysel'in dediği gibi uzun ince bir yol."
"(Bu yol), eğitimin muazzam bir ölçüde elden geçirilmesini, hukukun üstünlüğünün devreye girip kabul görmesini, devlet ve birey arasındaki ilişkilerin köklü şekilde yeniden tanımlanmasını gerektiriyor."
Yine Edelman'ın 20 Ocak 2004 tarihli bir raporunda, yolsuzluklardan söz edilirken, Hikmet Bulduk, Mücahit Arslan, ve Cüneyd Zapsu gibi isimlerin nüfuzlarını çıkar için kullandığı iddia ediliyor.
Bir bölümü gizli tutulan ve kime atıfta bulunduğu anlaşılamayan bir cümlede ise "... Erdoğan ve onun (?) Tüpraş özelleştirmesinin Rus bir ortağı olan bir konsorsiyuma verilmesinden "doğrudan" çıkar sağladığı" ifadesi yer buluyor.
Bu belgede çeşitli eleştiriler sıralansa da "şu aşamada Erdoğan, ABD'nin AB'ye entegre olmuş, başarılı ve demokratik bir Türkiye vizyonuna doğru ilerleme sağlayabilmeye muktedir yegane ortak" deniyor.
Kabine değişikliği ve örtülü ödenek iddiaları
05 Haziran 2005 tarihli, 05ANKARA3199 referanslı belgede, hükümet değişikliği değerlendiriliyor.
Bu değişiklik yönetimdeki farklı kesimlerin güç mücadelesi olarak yorumlanıyor, "Enerji Bakanı Hilmi Güler yakın bir kaynağımıza 6 Haziran'ın Erdoğan'ın Gül ve çevresinin siyasetlerine ne derece zarar verdiğinin farkına varmasının sonucu olduğunu söyledi."
Özak, Örtülü Ödenek ve Trabzonspor
Bu belgede yeni atamalar tanıtılırken Faruk Nafiz Özak'ın atanmasında Erdoğan'ın sporu tabandan siyasi destek almak için kullanma stratejisinin yattığı yorumu yapılıyor.
2004'te Trabzon belediye başkanlığı seçimindeki yenigiden sonra Erdoğan'ın İstanbul'daki tabanı diye nitelenen İstanbul-Karadeniz ekseninin, Özak'ı Trabzonspor başkanlığına getirdiği öne sürülüyor ve şöyle devam ediliyor:
"Aynı dönemde Erdoğan'ın Başbakanlık örtülü ödeneğinden milyonlarca dolar aktarmayı kabul ederek, Özak yönetimindeki Trabzonspor'un daha iyi oyuncular almasını sağladığı bildiriliyor. Kaynaklarımız Özak'ın (pek yüksek bir ölçüt olmamakla birlikte) Ergezen'den daha dürüst olmasını bekliyor.
Doğan grubu
15 Eylül 2008 tarihli 08ANKARA1643 referanslı yazışma Doğan medya grubuyla kopan kavga üzerine odaklanıyor.
Belgeye göre gerginlik Almanya merkezli Deniz Feneri derneğine yönelik iddiaların yayınlanmasıyla başladı. Hükümetin ise Doğan grubunun bu yayınları, grubun televizyon kanallarında payının tekelleşmeye yol açacak şekilde artmasına izin verilmemesine tepki olarak yaptığı savunması yer buluyor.
Belgede şu ifadeler var:
"Başbakan aslında takdire şayan bir soğukkanlılık göstermiş olsa da Doğan aleyhinde kasıtlı bir siyasi eyleme girişildiğine işaret eden unsurlar var. "
"Haftalar önce, Ticaret Bakanı (sic) (Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet) Şimşek, Londra'da bir grup yatırımcıya Doğan hisselerini satmalarını çünkü "faaliyetlerinin daha çok uzun süre devam etmeyeceğini" söyledi.
Belgede kısa süre sonra grubun hisselerinin %8 değer kaybettiğine dikkat çekiliyor.
Wikileaks'in yayınladığı ve 2004 -2010 yılları arasında hazırlanmış 27 belge, asker sivil çekişmesi ve darbe iddialarının da yakından izlendiğini gösteriyor.
Ordu-sivil ilişkileri
10 Ocak 2010 tarihli 10ANKARA150 referanslı belgede çeşitli soruşturmalar açıklandıktan sonra "tüm bu iddiaların net sonucu, halkın orduya güveninin yavaş yavaş aşınması oldu" deniyor.
10 Şubat 2010'da 47 emekli ve muvazzaf subayın gözaltına alınması değerlendirilirken, bu kapsamlı operasyon ışığında soruşturmalar etraflıca yorumlanıyor.
"Son olayda ise Genelkurmay'dan resmi açıklama yapılmadı, Başbakan Erdoğan polisin sadece yargının emrini yerine getirdiğini söyleyip geri planda kaldı."
Büyükelçi James F. Jeffrey'ye atfedilen belgede, buna karşılık Bülent Arınç'ın tepkisinin daha polemiğe yatkın olduğu belirtiliyor ve Arınç'tan "Erdoğan'ın saldırı köpeği" olarak söz ediliyor.
"Burada her gün yeni bir şeyler oluyor. Kimse tüm bu kareografinin nerede dağılacağını kesin olarak bilmiyor. O zaman, dikkatli olun."
Dış politikada niyetler Rolls Royce, kaynaklar Rover
"Ankara'nın yeni dış politikasının arkasında ne yatıyor?" başlıklı 20 Ocak 2010 tarihli ve 10ANKARA87 referanslı belgede de Türkiye'nin dış politika rotası tartışılıyor.
"... Tüm bunlar ülkenin İslam dünyasına ve dış politikada Müslüman gelenepe daha fazla odaklandığı anlamına mı geliyor? Kesinlikle. Peki bu geleneksel Batı yönelimini ve bizimle işbirliği istekliliğini terkediyor olduğu ya da terketmek istediği anlamına mı geliyor? Kesinlikle hayır..... Son tahlilde gördüğümüz şeylerin büyük bölümü halkının sevketmesi ile gelişen bir Türkiye ile yaşamak durumunda olacağız. Bu meseleleri tek tek ele alma yönünde bir yaklaşım benimsenmesini ve Türkiye'nin çoğu zaman kendi yoluna gideceğini kabul etmemizi gerektiriyor."
Bölgesel güçlerin yükleri omuzlayıp bizi rahatlatması ABD siyasetinin uzun zamandır arzuladığı bir hedef, ama bir noktada denetimin kaybını da beraberinde getiriyor. Ancak bu iki sorun yaratıyor.
En azından Türkler gözünde medya çıkar grupları ya da Kongre'de ne yaparsa yapsın 'Türkiye'yi suçlama' eğilimine yönelinmesi. İkincisi Türkiye bu açılımları nihayete ulaştırmakta tekrar tekrar zorluklarla karşılaştı. Ermeni protokolleri bunun en iyi örneği, Yunan adaları üzerinden uçuşlar ve Kürt açılımına iç kamuoyundan muhalefet de kayda değer.
"Rolls Royce (niteliğinde) hedefler ve Rover (niteliğinde) kaynaklarla, olup bitenlerde rol alabilmek için Türkler bir mazlum bulma (ki bu Erdoğan'ın dünya görüşüne de uygun) "hilesine" başvuruyor (ve) Türklerin davalarının savunuculuğuna soyunmasından memnun olacak bir Silayciç, Meşal veya Ahmedinejad buluyor."
Belgede Türkiye'nin bazı girişimlerine de destek veriliyor.
"Eğer Türkler Suriye'yi İran'dan uzaklaştırma isteğinde samimiyseler ve telefon rehberi gibi sorgulanmaya açık protokolleri yerine hakiki başarılar elde edebilirlerse, bu hepimizin yararına olur."