Lüks otomobillerin vergisini de bedelini de bunları satın alanlar ödemez. Önce Maliye öder. Sonra Ayşe Hanım Teyzem’den tahsil eder. Nasıl olur? Anlatacağım.
Sayın Erdoğan halkımıza “Porsche’ye binmeyin. Fiat’a binin” diyor. Çok haklıdır. Söylediklerine aynen katılıyorum. Sayın Erdoğan’ı alkışlıyorum. Rahmetli babaannem ele güne muhtaç iken, düşünmeden gereksiz harcama yapanları eleştirirken “Ayranları yok içmeye, faytonla gidiyorlar def-i hacet etmeye” der idi.
Umarım ki Sayın Erdoğan, ”Halka verir talkını, kendi yutar salkımı” durumuna düşmemek için halka yaptığı “uyarıyı”, kamu kesiminde “uygulamaya dönüştürür.” Bakanların, valilerin, cümle genel müdürlerin ve kumandanların gıcır gıcır son model Mercedes’lerle dolaşmalarına son verir. Öyle ya Büyük Devlet Büyüklerinin bindikleri o gıcır Mercedes’lerin her birinin fiyatı Porsche otomobil fiyatından daha fazla. Vergileri daha yüksek.
Ve de bu gıcır Mercedes’lerin bedeli de vergisi de Maliye’den çıkıyor. Sonunda Ayşe Hanım Teyzem maydanoz alırken, simit yerken KDV kesintisi ile bunların faturasını ödüyor. Gelelim sokaklarda dolanan belli kesimin kullandığı Porsche’lerin lüks arazi araçlarının, dört çekerlerin, jeeplerin durumuna.
Vergisini ödeyene “helâl”
Alın teri ile kazanılan para, vergisi ödenmiş gelir helâldir. Namusu ile çalışanların, yatırım yapanların, üretenlerin, istihdam yaratanların gelirlerinde kimsenin gözü olamaz. Bu gibi kimseler sadece alkışlanır. Gelirlerini istedikleri gibi kullanırlar. İster pahalı konut, ister pahalı yat, ister pahalı araç, ister pahalı saat alırlar. Kazançlarının vergisini ödedikleri gibi satın aldıklarının vergisini de helal kazançlarından öderler... Bunlara “Neden Porsche’ye bindin? Ondan in Fiat’a bin” demek yanlış olur.
Ammmmaaaa ve lâkin... Türkiye’de devlet tarafından yanlış yola sevk edilen iki farklı kesim var:
(1) Kayıt dışı para kazananlar ile devlet tarafından kendilerine sağlanan arazi rantı ile zengin olanlar. Bu nedenle haydan gelen oluk oluk parayı huya harcayanlar.
(2) Kanunların kendilerine tanıdıkları imkanlarla kendilerinin ve aile fertlerinin tüm araçlarının bedelini ve vergisini ve de benzin parasını Maliye’ye ödetenler.
Bizim vergi kanunlarımıza göre gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri, kendileri ve aileleri için satın aldıkları araçlar ne kadar lüks ne kadar pahalı olur ise olsun, araç bedelini ve bu araçlar için ödedikleri vergi ile benzin masraflarını vergiden düşebiliyor. Satın almayıp da kiralama şirketinden bu araçları kiralasalar kira bedelini ve benzin parasını düşebiliyor.
Ayşe Hanım ve damadının işi zor
Araç fiyatlarının artması, verginin artması onlar için dert değil. Onlar zam geldikçe gülüyorlar... Araç bedeli artıkça, vergi ve benzin parası arttıkça Maliye’ye daha az vergi ödüyorlar. Olan Maliye’ye oluyor. Maliye onlardan vergi alamayınca Ayşe Hanım Teyzem’den daha fazla KDV alarak onların vergi açığını kapatmaya çalışıyor.
Gelelim Ayşe Hanım Teyzem’in damadına alacağı 1.400 litrelik yerli malı Fiat otomobilin vergisine.
Şükrü Kızılot yazdı. En düşük KDV ve ÖTV 1.600 litrelikten düşük araçlarda. Bu araçların bedelinin yüzde 61.66’sı oranında vergi alınıyor.
Fiat’ın fabrika çıkışı 20.000 TL. Bu araçların KDV+ÖTV vergisi yüzde 61.66. Demek ki damat bey 20.000 TL’lık araç için 12.332 TL vergi ödeyecek. Araç alırken toplam 32.332 TL ödeme yapacak. İyi de... Damat (maalesef) saf ve bakir bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. 32.332 TL birikimi yapıncaya kadar gelirinden yüzde 35 oranında 11.316 TL gelir vergisi ödedi.
Demek ki, damat beyin 20.000 TL fabrika çıkışlı yerli otomobili almak için ödediği toplam vergiler (11.316 TL. gelir vergisi + 12.332 TL KDV+ÖTV) 23.648 TL. Sakın çok ödedi diye acımayınız. O çok ödeyecek ki, Büyük Türk Büyüklerinin bindikleri Mercedes’lerin araç bedeli, vergisi ve benzini ve de araç bedellerini vergiden düşen sermaye sahiplerinin kendilerinin ve ailelerinin araç bedelleri, vergileri ve benzin paraları karşılanabilsin.
Ne yapalım?... Burası Türkiye A’bicim!