Yaşamak Bir Ağaç Gibi Tek ve Hür, Ve Bir Orman Gibi Kardeşçesine...

Misak-i Milli içinde...

Site Menüsü
Saat
Site Haritası
1 Temmuz'un Önemi

1 Temmuz'un Önemi

Oktay Sönmez

Bugün 1 Temmuz. Çocukluğumuzda ne olduğunu bilmez, “yarış bayramı” der çıkardık. Gerçekte de o zamanki Giresun’un parkı deniz üstünde kurulu bir tribün gibi yukardan, hemen önündeki kayalıklara ve onlardan 10/15 m açıktaki kristal denize bakardı. 1 Temmuz’da tüm kent halkı parka dolar, denizde yapılabilecek her türlü yarışmayı heyecanla izlerdi. 100 metreler, 1000, 2000 metreler.

Hele yağlı direk bayıldığımız bir şeydi. Gerçekten yağlanmış parlak bir direk üzerinde yürüyüp direğin öbür ucuna ulaşmaya çalışan yarışmacı tam oraya varıp küçücük bayrağı sapından tutacakken çoğu kez kayıp düşer, seyredenler derin bir “ah” çekerek hayıflanırdı. Sonra kürek yarışları. Üç çifte, dört çifte. Altı çifteye kadar Karadeniz kıyıları genç kollarda o kristal mavide uçar giderdi. Bizim için 1 Temmuz buydu. Ne deniz ticaret filomuzun durumu, geleceği ne de yeni gemilerin ne zaman mevcut filomuza katılacağı bizim işimiz değildi.

Oysa 1 Temmuz ile Lozan Antlaşması arasındaki ince dokunmuş ilişki, aslında 1 Temmuz’un bugüne kadar sürmekte olan asıl amacını gerçekleştirecek bir diplomasi başarısıydı. Kim ne derse desin buna karşı, o günlerde 1 Temmuz gibi bir tavizin hem de denizci devletlerden alınması sıradan bir başarı değildi.

Asıl ismini kabotaj sözcüğünden alan bugüne bağlı anlaşma, kısa bir özetle vermek gerekirse denizciliğimize şunu sağlamakta ve deniz ticaret filomuz için uzun süreli bir koruma oluşturmaktadır:

“Denizler arası anlaşmalarla bir ülkeyi çevreleyen ve o ülkenin suları olan denizlerde o ülkenin iki noktası arasında taşınacak hiçbir yük ve yolcuyu o ülke bayrağını taşımayan hiçbir gemi taşıyamaz.” Böylece de özetlenebilecek anlaşmanın asıl amacı bu ve halen devam etmekte.

Ancak bu arada arkada bıraktığımız yıllarda neler olup bitti? Hatırladığımız kadarı ile Başbakan Mesut Yılmaz döneminde özelleştirme rüzgârı ile başlayan ve ne fayda sağladığı hâlâ anlaşılamamış olan bir politika ile ekonomimizin cumhuriyetin kuruluşunda atılmış temelleri olan bir sürü devlet kurumu (Etibank, Sümerbank, Denizyolları vb.) satılarak özelleştirilmiş oldu.

Bu arada İstanbul’u, hatta Ege ve bütün kıyılarını Karadeniz kent ve kasabalarına bağlayan yük ve yolcu taşıyan, adı üstünde posta gemileri servisi de kaldırıldı. Bugün Karadeniz’de, İstanbul’dan Karadeniz’in en doğu ucuna kadar olan şeritteki yerleşimlere yük ve yolcu taşıyan bir kayık bile görmezsiniz. Karadeniz, halkı ile birlikte küskün deniz oldu. Ancak politik nutuklarda yer alan “üç tarafı denizlerle çevrili” ülkemizde İskenderun’dan Hopa’ya kadar olan şeritte bir gram yük ya da tek bir yolcu denizyolu ile taşınamamaktadır. Oysa Karadeniz posta gemileri bir kamu hizmeti olduğu kadar, milli kültürümüzün de önemli bir parçasını oluşturmuştu. Şimdi vatandaş, turist vs. salhaneye dönmüş karayollarında İstanbul’dan İzmir’e, Trabzon’a gemi ile gidebilirken tıkış tıkış otobüslerle seyahat ediyor.

O eski günlerden denizciliğimizle ilgili tek değer üzerine titremekte devam edeceğiz. Bu 1 Temmuz yani Kabotaj Anlaşması’dır. Bunu iyice belleyelim...

 

Fedai TOYRAN'ININ YAZISI İÇİN LİNKİİ TIKLAYINIZ.

 

  
2857 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
SİGORTA GÜNDEM
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam9
Toplam Ziyaret1261795
Takvim
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.425434.5633
Euro36.250536.3957
Üyelik Girişi