Mayıs ve haziranda sessiz sedasız özelleştirmeler yapıldı. Yılın yarısında 8 milyar doları geçti özelleştirmeler. Seyitömer Termik Santralı 2,2 milyar dolara satıldı. İstanbul’un Avrupa yakasının elektrik dağıtımını gerçekleştiren BEDAŞ da yaklaşık 2 milyar dolara...Ege’deki Gediz Dağıtım 1,2 milyar dolara, Ankara’daki Başkent Doğalgaz da yine yaklaşık 1,2 milyar dolara…Akdeniz, Dicle Dağıtım diğer satışlar…
BİLANÇO
1985’te başlayan ama ağırlıkla hasadı AKP dönemine denk düşen özelleştirmelerde bu yılın ilk yarısının 8 milyar dolarlık hasadıyle toplam 54,2 milyar doları geçti. Bunun yüzde 83’ünü oluşturan 45 milyar dolarlık satış AKP dönemine ait.
Ağırlıkla sanayi ve haberleşmedeki KİT satışları, zamanla arsa satışlarıyla çeşitlendi. Satacak ne kaldı derken enerji santralleri dağıtım aşamasından ses geldi. Ayrıca irili ufaklı kamu gayrimenkullerinin, orman özelliğini kaybetmiş arazilerin satışı ile özelleştirmelerin dibi kazınıyor.
DÜNDEN BUGÜNE
Türkiye şartlarında devlet müdahalesi, KİT yatırımcılığı, bir ihtiyaçtan doğdu 1930’larda. Kesinlikle bir ideolojik seçim değildi. Yeterli sermaye birikiminin olmadığı bir ülkede devlet kapitalizmine duyulan ihtiyaçla ilgiliydi. 1950’lerden 1980’lere gelinceye kadar da KİT’ler ihtiyaçtan var oldular. Kırda, Et-Balık, SEK ile yüksek teknolojide Erdemir, Petkim ile hep özel sektörün yetmediği alanlarda oldular, özel sermaye birikiminin kaldıraçları olarak kullanıldılar. Öte tarafta ise, bölgesel uçurumların açılmasını önlediler, işsizliğin patlamasına karşı sübap oldular, sendikal iklimin iyileşmesine katkıda bulundular. Daha birçok şey sayılabilir.
Türkiye’nin 28 yılı bulan özelleştirme serüvenini başlatan dinamikler, hem içeride hem dışarıdadır.
İçeride; Devlet, ekonomide Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren genişleyerek yer almış, sanayiden altyapıya, tarımdan hizmete birçok alana yayılmıştır.
Özellikle 1970’lerin ikinci yarısından itibaren bu devlet sektörü bütçe açıklarında önemli yer tutmaya başlamış, politikacıların seçmen kayırma uygulamalarının da aracı haline gelmiş ve özel sektörün gelişimi önünde ayak bağı bahanesi hızla beslenmiştir.
İçeride TÜSİAD, TOBB; TİSK gibi kuruluşlar, dışarıda IMF, Dünya Bankası . devlet sektörünün önce rehabilite edilmesi, süreç içinde satılması, etkin olmayanların kapatılarak tasfiyesinin ekonomiye daha yararlı olacağının yoğun propagandasını yaptılar .
Tasfiye yerine, KİT’lerin birçoğu iyileştirilebilir, miyadı dolanlar kapatılır, ama günün ihtiyaçlarına göre çağdaş, teknolojik donanımlı, Türkiye’ye rekabet gücü sağlayacak, istihdam dostu yenileri açılabilirdi, ama yapılmadı. Özellikle 2000 sonrasının Derviş ve onu izleyen RTE icraatlarında, IMF borçlarının da zorlamasıyla, büyük tasfiyeler gerçekleşti: Telekom, Tüpraş, PO, Petkim, Erdemir, Tekel… ardı ardına satıldı. Özellikle AKP iktidarı, sağlanmış hukuki altyapının rüzgârıyla özelleştirmeleri hızlandırdı. Güçlendikçe satışta önceliği kendi yandaş gruplarına daha çok verdi.
NE SATILIK?
Maliye Bakanlığı önümüzdeki yılarda yıllık ortalama 3-4 milyar dolarlık özelleştirme geliri planlıyor. Peki ne kaldı satılık sorusuna enerji ilk cevap. Ayrıca otoyol ve köprüler de var.
Elektrik Üretim AŞ’a ait 4 grup akarsu santrali satışta. 10 gruba ayrılan 17 akarsu santralinin daha satışı gündemde. Ayrıca, doğalgazla çalışan Hamitabat Elektrik Santralı da blok satış yöntemiyle özelleştiriliyor.
Karayolları Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğundaki bazı otoyol ve köprülerin işletme haklarının verilmesi yöntemiyle özelleştirilmesi de gündemde.
Daha önce özelleştirme ihalesi iptal edilen TCDD’ye ait İzmir Limanı’nın kruvaziyer ve yük limanı olarak ayrı ayrı özelleştirilmesine karar verildi. Milli Piyango da özelleştirme sırasını bekleyenler arasında.
Görüldüğü gibi, enerji, altyapı, piyango…Durmak yok, satışa devam…
BİLANÇO
1985’te başlayan ama ağırlıkla hasadı AKP dönemine denk düşen özelleştirmelerde bu yılın ilk yarısının 8 milyar dolarlık hasadıyle toplam 54,2 milyar doları geçti. Bunun yüzde 83’ünü oluşturan 45 milyar dolarlık satış AKP dönemine ait.
Ağırlıkla sanayi ve haberleşmedeki KİT satışları, zamanla arsa satışlarıyla çeşitlendi. Satacak ne kaldı derken enerji santralleri dağıtım aşamasından ses geldi. Ayrıca irili ufaklı kamu gayrimenkullerinin, orman özelliğini kaybetmiş arazilerin satışı ile özelleştirmelerin dibi kazınıyor.
DÜNDEN BUGÜNE
Türkiye şartlarında devlet müdahalesi, KİT yatırımcılığı, bir ihtiyaçtan doğdu 1930’larda. Kesinlikle bir ideolojik seçim değildi. Yeterli sermaye birikiminin olmadığı bir ülkede devlet kapitalizmine duyulan ihtiyaçla ilgiliydi. 1950’lerden 1980’lere gelinceye kadar da KİT’ler ihtiyaçtan var oldular. Kırda, Et-Balık, SEK ile yüksek teknolojide Erdemir, Petkim ile hep özel sektörün yetmediği alanlarda oldular, özel sermaye birikiminin kaldıraçları olarak kullanıldılar. Öte tarafta ise, bölgesel uçurumların açılmasını önlediler, işsizliğin patlamasına karşı sübap oldular, sendikal iklimin iyileşmesine katkıda bulundular. Daha birçok şey sayılabilir.
Türkiye’nin 28 yılı bulan özelleştirme serüvenini başlatan dinamikler, hem içeride hem dışarıdadır.
İçeride; Devlet, ekonomide Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren genişleyerek yer almış, sanayiden altyapıya, tarımdan hizmete birçok alana yayılmıştır.
Özellikle 1970’lerin ikinci yarısından itibaren bu devlet sektörü bütçe açıklarında önemli yer tutmaya başlamış, politikacıların seçmen kayırma uygulamalarının da aracı haline gelmiş ve özel sektörün gelişimi önünde ayak bağı bahanesi hızla beslenmiştir.
İçeride TÜSİAD, TOBB; TİSK gibi kuruluşlar, dışarıda IMF, Dünya Bankası . devlet sektörünün önce rehabilite edilmesi, süreç içinde satılması, etkin olmayanların kapatılarak tasfiyesinin ekonomiye daha yararlı olacağının yoğun propagandasını yaptılar .
Tasfiye yerine, KİT’lerin birçoğu iyileştirilebilir, miyadı dolanlar kapatılır, ama günün ihtiyaçlarına göre çağdaş, teknolojik donanımlı, Türkiye’ye rekabet gücü sağlayacak, istihdam dostu yenileri açılabilirdi, ama yapılmadı. Özellikle 2000 sonrasının Derviş ve onu izleyen RTE icraatlarında, IMF borçlarının da zorlamasıyla, büyük tasfiyeler gerçekleşti: Telekom, Tüpraş, PO, Petkim, Erdemir, Tekel… ardı ardına satıldı. Özellikle AKP iktidarı, sağlanmış hukuki altyapının rüzgârıyla özelleştirmeleri hızlandırdı. Güçlendikçe satışta önceliği kendi yandaş gruplarına daha çok verdi.
NE SATILIK?
Maliye Bakanlığı önümüzdeki yılarda yıllık ortalama 3-4 milyar dolarlık özelleştirme geliri planlıyor. Peki ne kaldı satılık sorusuna enerji ilk cevap. Ayrıca otoyol ve köprüler de var.
Elektrik Üretim AŞ’a ait 4 grup akarsu santrali satışta. 10 gruba ayrılan 17 akarsu santralinin daha satışı gündemde. Ayrıca, doğalgazla çalışan Hamitabat Elektrik Santralı da blok satış yöntemiyle özelleştiriliyor.
Karayolları Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğundaki bazı otoyol ve köprülerin işletme haklarının verilmesi yöntemiyle özelleştirilmesi de gündemde.
Daha önce özelleştirme ihalesi iptal edilen TCDD’ye ait İzmir Limanı’nın kruvaziyer ve yük limanı olarak ayrı ayrı özelleştirilmesine karar verildi. Milli Piyango da özelleştirme sırasını bekleyenler arasında.
Görüldüğü gibi, enerji, altyapı, piyango…Durmak yok, satışa devam…