Yaşamak Bir Ağaç Gibi Tek ve Hür, Ve Bir Orman Gibi Kardeşçesine...

Misak-i Milli içinde...

Site Menüsü
Saat
Site Haritası
İtaat ile ihanet arasındaki ince çizgi!

İtaat ile ihanet arasındaki ince çizgi!

21 Mart 2013, 12:05
İtaat ile ihanet arasındaki ince çizgi!
http://www.yurtgazetesi.com.tr/itaat-ile-ihanet-arasindaki-ince-cizgi-makale,3795.html
İtaat= Boyun eğme, buyruğa uyma. İhanet= Hıyanet, hainlik.

Dünya kültüründe “itaat” ile “ihanet” zıt kutupların keskin fiilleridir.

   Bu iki fiil, insan onuruna/insan fıtratına ters düşen eylemlerdir.

   İtaat eden de ihanet eden de iki dünyada kendine yatacak yer bulamaz!

   Bize öyle öğrettiler!

                                                                      ***

   Ortadoğu kültüründe “itaat” ve “ihanet” çoğu kez iç içe geçer.

   İtaat eden aynı zamanda ihanet edendir!

   İtaat eden söylememesi/yazmaması/yapmaması gerekeni söyleyerek/yazarak/yaparak itaat ettiğinin hasmına/kendi eski efendisine ihanet edebileceği gibi, söylemesi/yazması/yapması gerekeni söylemeyerek/yazmayarak/yapmayarak da itaat ettiğinin hasmına/eski efendisine ihanet edebilir!

   İtaat ile ihanetin iç içe geçtiği en acıklı durum ise kendisine itaat edilenin kendisine itaat edene ihanet etmesidir!

   Bu üçlü ilişki günümüz Türkiye’sinde sık sık rast gelinen vakalardır.

   En keskin biçimi de medyada yaşanır!

                                                                     ***

   Günümüz medyasında itaat ile ihaneti en etkin yönlendiren olgu “güce tapma sendromu”dur.

   Türk medyası “it kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgesi sanırmış” (Aziz Nesin-“Zübük”) öz deyişini doğrulama merkezidir.

   Kağnı zaman zaman değişse de medyada “güce tapma sendromu” yeni kağnıyı hemen tanır.

                                                                     ***

   28 Şubat paşaları karşında el pençe divan duran İslamcı-Cemaatçi ekip (Ekrem Dumanlı-Mustafa Karaali vb.) değişen kağnının gölgesinde şimdi paşalara söverken, aynı işlemi eyyamcı ekip de (Metehan Demir, Fatih Altaylı, Fatih Çekirge, Ergun Babahan vb.) başka bir koldan yerine getiriyor.

   Yeter ki itaat edilen istesin, onlar şimdi Yalçın Akdoğan’ın hizmetindeler!

   İkinci gruba Başbakan “köpek” dediğinde oralı bile olmadılar!

                                                                     ***

   Bir başka ekip de salt “her devrin adamı” olmayı kendilerine şiar edindikleri için kıdemli üstatları Mehmet Barlas, Nazlı Ilıcak ve çömezleri Engin Ardıç, Emre Aköz, daha az kıdemli çömezler Nagehan Alçı, “böğüren eş”i, Sevilay Yükselir vb. gibi “cukkanın dini imanı olmaz, cukka nereden gelirse cukkadır” şiarı ile her dönemi değerlendirmeye çalışırlar.

   Az kıdemliler herkese söverler ancak padişah kötülemeden patlıcana bile çatmazlar.

   Mehmet Bey “böyyük”lerden yanak alma, evde “böyyük baş” ağırlama gibi daha ulvi işlerle uğraşıyor. Nazlı Hanım da idam edilen (Deniz Gezmişler) gençlere zamanında, öyle istendiği için, ağız dolusu sövdü ama yeni itaat ettiği tuluata başladığında bu sefer “asılan gençler” uğruna göz yaşı dökmekten zerre kadar utanmadı.

                                                                     ***

   Ortadoğu’nun en acıklı kaderi ise itaat edene bizzat itaat ettiği kişinin ihanet etmesidir! (Bkz: Hasan Cemal, Mehmet Altan, Ahmet Altan vb.’nin başına gelenler)

   1 yanlışın 10 doğruyu götürdüğü ülkeler Yunanistan’ın Doğusu’ndadır.

   İstediğin kadar “ileri demokrasi”yi ellerin kanayana dek alkışla, istediğin kadar “yetmez ama evetçi” ol,  istediğin kadar “bavulculuk yap”; 1 yanlışın 10 doğruyu götürür!

   Buranın iklimi böyledir. Bu iklimde iki hafta önce öpüştüğü Başbakan’ı (Recep Tayyip Erdoğan) sonradan “demokrat değil!” diye yerden yere vurmak müstebit Kralların (Abdullah) doğal hakkıdır. Hali ile icabında kral tarafından şamarlanan Başbakan da 1 adet yanlışa bile tahammül edemez. Burası kurtlar sofrasıdır. Kimin kimi ne zaman yiyeceği belli olmaz!

                                                                     ***

   İtaatin bile ihanete uğradığı Ortadoğu’da en akıllı oyun “sütre arkası”na yatmaktır! Çok mecbur kalmadıkça kafanı çıkarmazsın. İtaat ettiğin makam senin gibi itaat eden başka birine (belki de can dostuna) ihanet ettiğinde bile önce görmezden gelir, çok zorda kalırsan da “nasılsa âlem balık akıllıdır” diyerek ihanet edilene hafiften sahip çıkarsın. En iğrenç oyun budur ama çalışır. Örneğin, kendi gazetenden birisi atıldığında mutlak susarsın ama bir başka gazeteden bir dostun atıldığında “ama olmaz ki böyle de yatılmaz ki!” diyerek inceden sitem edersin.

   Çok zorda kalırsan da Doğan Hızlan’ın yaptığını yaparsın. İlk çıngar çıktığında gazetenin kıdemli sansürcüsü olarak Yalçın Doğan’ın (ve diğerlerinin) Hasan Cemal’e sahip çıkan yazılarını anında sansürler, yayınlamazsın. Sana uygulatılan sansür bizzat uygulatanlar tarafından kaldırıldığında ise Hasan Cemal’e ilk önce bizzat sen alay-ı vala ile sahip çıkarsın! (Hürriyet-20.03.2013). Olsun varsın, Türkçede hâlâ “haysiyet” diye bir kelime bulunsun!

                                                                     ***

   İtaat eden ihanet de etmek zorundadır!

   Ama ne var ki:

   İtaat eden her fani bir gün ihaneti de tadacaktır!
  
2495 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
SİGORTA GÜNDEM
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam43
Toplam Ziyaret1262129
Takvim
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Üyelik Girişi