Uzay Savaşları Uzay Savaşları http://cumhuriyet.com.tr/?hn=401298&kn=887&ka=4&kb=5&kc=887 Geçen haftanın üzerinde en çok durulan konularından biri de “uzay”savaşlarıydı. Bu savaşlar, gezegenler arasında, “warp” motorlu uzay gemileriyle değil, internetin “sanal uzayında”, ülkeler arasında bilgisayarlarla yapılıyor. Tartışma o kadar yoğun ki, Financial Times başyazılarından birinde ele alıyor; Brzezinski bir yorumunda, bu savaşların kurallarını saptayacak uluslararası anlaşmaların gerektiğini savunuyor. The New York Times’ın aktardığına göre “Washington’da konuya ilişkin konferanslar birbirini izliyor”. İran’ın nükleer enerji altyapısını bir süre için felç eden Stuxnet virüsü olayının da gösterdiği gibi, ABD, İsrail, Rusya, Çin gibi güçler, Anonymous adlı muhalif hacker gruplarının, rakip devletlerin, ilgilendikleri kurumların, kişilerin bilgisayarlarına girerek veri çaldığı yıllardır “bilinen” bir gelişme. Bilgisayarların ve yazılımcıların kapasiteleri geliştikçe, ekonomilerin, şirketlerin altyapıları artan oranlarda bilişim ağlarına (internet- intranet) bağlandıkça, bu tür saldırılar gittikçe daha karmaşık, etkin, engellenmesi zor biçimler alıyorlar. Geçen hafta tartışmaları, ABD merkezli siber güvenlik şirketi Mandiant’ın yayımladığı bir raporda (http://intelreport.mandiant.com/Mandiant_APT1_Report.pdf), saldırıların çoğunun geldiği IP adreslerini, hatta bu adreslerin bilgisayarların bulunduğu binayı açıklaması başlattı. Söz konusu bina Çin’deydi ve Kızıl Ordu’ya ait kuruluşları barındırıyordu. ABD hükümetinin şubat ayında yayımladığı, ancak basına geçen hafta yansıyan “ABD ticaret sırlarının çalınmasını engellemeye yönelik strateji”raporu da (http://www.compliance.asia/ storage/tade-secrets-022013.pdf) öncelikle Çinli hackerleri suçluyordu. İnternet trafiğini izleyen Akamai Tehcnologies adlı ABD şirketi de 2012 yılının üçüncü çeyreğinde, Çin’in toplam saldırı trafiğinin bir numaralı kaynağı olduğunu ileri sürüyordu (Wall Street Journal, 21/02). Sanayi hırsızlığıyla sınırlı değil Bu raporlardan anlaşıldığına göre Çinli uzmanlar, ABD’nin Apple, Google, General Motors, RSA Security, Lockeed Martin gibi stratejik sanayilerdeki şirketlerinin bilgisayarlarına, veri bankalarına girmişler. Ancak bu tür siber saldırılar, savunma, otomotiv ve bilişim gibi dallardaki sanayi şirketleriyle sınırlı değil. Washington Post’un aktardığına göre Çinli siber-casuslar Washington’daki, bütün düşünce kuruluşlarını, hukuk firmalarını, haber kurumlarını (medya merkezlerini), insan hakları örgütlerini, kongre bürolarını, konsoloslukları, federal devlet bürolarını ziyaret etmişler (21/02). Güvenlik uzmanları, “Bu sızmaların kapsadığı bilgiler, Washington’daki güç/iktidar ilişkilerinin mükemmel bir haritasını çıkarmaya yetecek düzeydedir” diyorlar. Anlaşılan Çinli uzmanlar, yalnızca ekonomik, teknolojik rekabette kullanılacak bilgilere değil, ABD devletinin derin ilişkilerinin şifresini çözmeye yönelik bilgilere de ulaşmaya çalışıyorlar. Bu düzeydeki bilgiler, ABD’li politikacıların siyasi, ekonomik ilişkilerini, özel yaşamlarını kapsamakla kalmıyor; Çin’in, şirketlerin ve işadamlarının devletle, siyasi partilerle ilişkilerinin, birçok yasal ya da yasadışı etkinliklerinin bilgilerine ulaşmasına olanak sağlıyor. Geçen haftaki tartışmalar esas olarak Çin’in etkinlikleri ve ABD’nin Çin’e karşı almaya hazırlandığı önlemler üzerinde yoğunlaşıyordu ama, ABD’nin dünyanın en gelişmiş bilişim teknolojisi şirketlerine, güçlü bilgisayarlarına ve mali kaynaklarına sahip olduğunu, “Cyber Command” başlığı altında kurulmuş bir askeri komutanlığa sahip olduğunu da unutmamak gerekiyor.Financial Times’ın da işaret ettiği gibi, siber casusluk alanında Çin’in arkasından ABD ve Rusya geliyor. Siber savaşlar, bugün dünyada ilk beş güvenlik tehdidi içinde yer alıyor. Brzezinski de bu yüzden makalesinde, “gizli şiddet” kavramını kullanıyor.“Devletler” diyor “açıkça savaş ilan etmeden, gittikçe artan oranda başvurdukları gizli şiddet eylemleriyle, uzun menzilli insansız savaş uçaklarını da kullanarak ulusal sınırları hiçe sayıyor, hedef aldıkları bireylere, rakip ülkelerin devlet kurumlarına saldırıyor, bu arada sivilleri de öldürebiliyorlar”. Böylece “uluslararası sistemin istikrarı, yalnızca teknolojik gelişmelerin biriken basıncıyla değil, halkların artan başkaldırma eğilimleriyle, uluslararası jeopolitik dengelerdeki kaymaların etkisiyle aşınmaya devam ediyor” (Financial Times, 24/02). Bilgi çağı, yeni uygarlık ufukları derken buyurun korku çağına, yeni barbarlığın ufuklarına... 27 Şubat 2013 - Cumhuriyet |
2336 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |