Kitap Yasakları ya da Bu Kadarı Yeter mi? Kitap Yasakları ya da Bu Kadarı Yeter mi?
Bu satırlarımla kimsenin yakın geçmişte kullandığı bir oyu tartışmayı amaçlamıyorum. Çünkü herhangi birine, “Sen neden falanca yönde oy kullanmıştın” diye sormak, aklımın kenarından bile geçmez. Demokrasiye inanan kimsenin de aklından geçmemesi gerektiği kanısındayım. Benim “meselem” başka. Kitap yasakları yeniden gündemde. Cumhuriyet tarihimizin en inatçı gündem maddelerinden biri olmayı sürdürüyor. Ve gerek zaten mevcut yasaklar, gerekse ufukta şekillenen yenileri, haklı olarak tepki görüyor. Benim bugünkü “meselem” de işte bu noktada devreye giriyor. Yakın geçmişte bazı aydınlarımız, iktidarın talep ettiği kimi anayasa değişiklikleri için ‘evet’ oyu kullanmışlardı. Bu tavırlarının bir gerekçesi olarak da “Bu kadarı yetmez, ama evet!” söylemini kullanmışlardı. Yani -elbet benim tahminimce- şöyle demek istemişlerdi: “Bu kadarı özgürlükler bakımından elbette yeterli değil ama biz şimdilik, hazır fırsat varken bu kadarını alalım da gerisini sonra düşünürüz…” gibisinden! Oysa “yetmez ama şimdilik bu kadarını alalım” ölçüsü, çok ama çok hassas bir ölçüdür. Bu ölçüyü kullanırken örneğin karşı tarafın -aslında bir gram bile vermeye niyeti yok iken ve bunun kanıtları da ortadayken- neden “birazcık vermeye” razı olduğunu çok iyi düşünmek gerekir. Ve bu bağlamda “gerisini sonra düşünürüz…” demek, asla gerçekçi değildir. Çünkü bu işin “gerisi”, şu“biraz”ı, yani “yeterli olmayan”ı verenler tarafından zaten çoktan düşünülmüştür. O “yeterli olmayan”, karşı tarafça “gerisi”ni hiç vermemek, bunun gerekçesi olarak da “zaten vermiştik” diyebilmek için sunulmuştur. Dolayısıyla, bundan başka bir sonuç beklemek, tek kelimeyle hazin bir yanılsamadan başka bir şey değildir. Hal böyleyken, “bu kadarı yetmez, ama evet” oylarının kullanıldığı referandumdan hemen sonra iktidarın sergilemeye başladığı kimi davranışlar karşısında görüşleri sorulan “bu kadarı yetmez, ama evet”çi aydınların hemen hepsinin yanıtı şu olmuştur: “Bu kadarını beklememiştik!” Peki, “ne kadarını” beklemiştiniz? “Bu kadarını” neden beklememiştiniz? İktidar, sizin beklediğiniz sınır noktasında kalacağı yolunda size senet mi vermişti? Kimsenin tartışmak hakkına sahip bulunmadığı bir hakkınızı kullanarak oy verdiniz, ama bunu yanlış hesaplarla yaptınız. İktidar ise “tutarlılığını” bir kez daha kanıtladı. Size “beklemeyi aklınızdan bile geçirmediğinizi” verdi. Şimdi yapmanız gereken, kendinizi aklamak amacıyla, “Bu kadarını beklememiştik” diye yakınmak değil. İyi niyetli Tanzimat aydınlarından bu yana inatla izlediğiniz şu yolu terk edin artık! Ve bir kez olsun, ama bir kez olsun şunu sorun: “Peki biz nerede ve neden yanıldık?” O zaman mevcut ve geleceğin ufkunda şekillenmekte olan bütün yasakların da sırrını çözebilirsiniz. Ve inanın, kitap yasakları da buna dahil! Ve şunu da bir daha lütfen asla unutmayın: Hangi konuda olursa olsun, “bu kadarını beklememiş” olmanın sorumluluğu her zaman herhangi bir iktidara değil, fakat size ait olacaktır!
4 Ocak 2013 - Cumhuriyet |
2331 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |