Yaşamak Bir Ağaç Gibi Tek ve Hür, Ve Bir Orman Gibi Kardeşçesine...

Misak-i Milli içinde...

Site Menüsü
Saat
Site Haritası
Hayatımızın Ortağı Çocuklarımız

Erdal ATABEK'ten ebeveyn-evlat ilişkileri ve tüketim toplumunun en önemli nedenlerinden biri üzerine muhteşem bir yazı

Hayatımızın Ortağı

Günümüzün "ergen Dünyası"nı, bu dünyada geçerli olan "ergen Kültürü"nü
anlamaya çalışıyoruz. Çünkü bu yeni oluşumu anlayamazsak "günümüz ergenleri"
ile erişkinler arasındaki uzaklık daha da artacaktır.

Yeni ergen kültürünün özellikleri içerisindeki "hedef seçememe", "geleceği
planlayamama" "sorumluluk almak istememe", "kendini hiçbir şeye zorunlu
saymadan çevresini her şeye zorunlu sayma", "çaba harcamadan elde etmek
isteme" gibi özellikleri nasıl açıklayacağız?

En önemli etkenler arasında "sahip olma, elde etme ve kullanma" ile bunları
yapabilmek için "çalışmak ve kazanmak gereği" arasındaki bağı kopartan
tüketim toplumu İdeolojisi"dir.

Bu ideoloji, henüz çalışmayan ve kazanmayan gençlere kredi kartı vermekte
cep telefonları olmasını normal olduğunu söylemekte, otomobil kullanarak
özgürleşmeyi önermektedir.

Gençler de bütün bunlar için yıllarca beklemek yerine bütün bunları
sağlamanın anne babanın görevi olduğunu düşünmekte, bunların "kendi hakları"
olduğunu öne sürmektedirler.


Bizim yaşam kültürümüzün iki özelliği de "tüketim toplumunun ideolojisi" ile
buluşmaktadır.

"çocukların aşırı korunmasının ailenin görevi" olduğuna inanan yaygın tutum
ile "çocuklarla gurur duyma isteği". Bu iki özellik de, çocukların "yaşam
standartları"na ailelerin -kimi zaman ekonomilerinin üstüne de çıksa- destek
vermelerini sağlayan bir tutum yaratmaktadır.

Anne babaların şu sözlerini çok sık duyuyoruz:

- Biz (ya da ben) çocuklarımız için yaşıyoruz. - Ne yapıyorsak onlar için
yapıyoruz. - Biz çok sıkıntı çektik, onların bu sıkıntıları çekmesini
istemiyoruz. - İlerde hayatın birçok haliyle karşılaşacaklar, bari şimdi
mutlu olsunlar. - Mutlu bir çocukluk dönemleri olsun. - Biz gençliğimizi
yaşamadık, bari onlar doya doya yaşasınlar. - Bizim yapamadıklarımızı
onların yapması bizi memnun ediyor. - Her şeyleri var, neden
çalışmadıklarını anlayamıyorum. - Hiç sıkıntıya gelmiyorlar, istedikleri
hemen olsun istiyorlar. - Her istediklerini yapıyoruz ama o bizim ne
istediğimize aldırmıyor bile. - Çok iyi çocuktur ama arkadaşlarına uyuyor. -
Aklına hiç kötülük getirmez, ne söylense inanır. - Böyle giderse nasıl
yapacak bilmiyorum.

Bu sözlerin hepsi de birbiriyle bağlantılıdır. Bu sözlerin oluşturduğu
merdiven basamak basamak çıkılmaktadır. Sonuçta erişilen yer de hiç kimsenin
düşünmediği, hiç kimsenin istemediği bir yer olmaktadır.

Neden? Çocuklarımızı hayatımızın ortağı değil, refahımızın ortağı yapıyoruz
da ondan.

Neden "hayatlarınızı çocuklarınıza adıyorsunuz?". Neden çocuklarınız için
yaşıyorsunuz? Neden çocuklarınıza istemedikleri şeyleri vermek için bunca
çaba harcıyorsunuz? Neden çocuklarınıza hak etmedikleri şeyleri elde
etmeleri için yükümlülük duyuyorsunuz? Neden çocuklarınıza sorumluluk
vermiyorsunuz? Şimdi almıyorlar çünkü sorumluluk vermekte çok geç kaldınız.

Neden çocuklarımızı yaptıkları yanlışların sonuçlarıyla
karşılaştırmıyorsunuz? Bu durumda çocuklar ve gençler "ailelerin onları her
koşulda koruyacaklarını" biliyor.

Çocuklar ve gençler kendileri hiçbir şey yapmasalar da ailelerin onlar için
her şeyi yapacaklarını öğreniyor.

Çocuklar ve gençler geleceklerinin aileleri tarafından hazırlanacağına
güveniyor.

Onun için de kendine güvenmiyor, sorumluluk almıyor, kendisini hiçbir şey
için zorlama gereği duymuyor. Yapılması gerekenler yapılmaz, yapılmaması
gerekenler yapılırsa sonuçlara neden şaşmalı?

Lütfen biraz düşünür müsünüz?

Erdal ATABEK'ten

  
2581 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
SİGORTA GÜNDEM
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam43
Toplam Ziyaret1262231
Takvim
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Üyelik Girişi