GAZETECİLİK HAYSİYETİNİ YİTİRDİĞİNDE... GAZETECİLİK HAYSİYETİNİ YİTİRDİĞİNDE...02 Ekim 2012, 11:59 Cüneyt Ülsevercuneyt.ulsever@yurtgazetesi.com.tr Bir liberal-demokrat olarak ABD’nin anayasasının dünyadaki en özgürlükcü anayasalardan birisi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Zira, bu anayasa devletin vatandaştan daha güçlü olduğunu kabul etmiş ve devletin zaman zaman elindeki gücü vatandaş aleyhine kullanabileceğini göz önüne alarak anayasayı bireyi (vatandaşı) devlete karşı korumak üzere tanzim etmiştir. ABD Anayasası’nın 1. maddesi hiçbir gücün bireysel hakları kısıtlayamayacağını garanti altına alır. Kısıtlanamayacak haklar arasında da düşündüğünü söyleme hakkı ile basın özgürlüğü öncelikle yer alır. Basın özgürlüğü temel haklar arasındadır. Kimse vatandaşın bilgi alma özgürlüğünü kısıtlayamaz. *** 28 Şubat döneminde basına getirilen kısıtlamalar o dönemin yüz karaları arasındadır. Askeri cunta “İslamcı” diye adlandırdığı gazete ve tv organlarına bazı etkinliklerinde akreditasyon vermez ve böylece bu gazete ve tv’lerin okur ve seyircilerinin “bilgi alma özgürlüğü”nü kısıtlardı. Akreditasyon alamayan bazı medya organları da kendileri sütre arkasına yatar ve benim gibi “askerin siyasete karışmasına karşı çıkan gazetecilere” ekranlarını ve köşelerini açarlardı. Kanal 7, Samanyolu TV ve Yeni Şafak, şimdi yüzüme bakmazlar ama o dönemde bana köşelerini açtılar, ekranlarında program yaptırdılar. Bazen o kadar korkak davranırlardı ki, örneğin Samanyolu TV askere fazla çattığım için bir programımı sansürlemiş, ben de kanal ile yolumu ayırmıştım. *** 28 Şubat döneminde olmasa bile İslamcılar sonradan “özgürlükler”e sahip çıkıp, askeri cunta döneminde neler çektirlerini ağlaya sızlaya anlattılar. Demokrasi havarisi kesildiler. 28 Şubat döneminde askere çatmanın “Don Kişotluk” olduğunu beyan eden ve o dönemde annelerinin eteği altına saklanmış olan bazı solcu ve liberaller ise sonradan “askeri vesayet kalktı” diyerek şükür namazına durdular. Onlar da demokrasi havarisi oldular. Başbakan’ın tabiri ile 28 Şubat’ta askerlerin boyunlarına tasma takarak istedikleri gibi ona buna havlattığı bazı gazeteciler de şimdiki dönemde bu sefer Başbakan’ın taktığı tasmadan zerre kadar rahatsız değiller. Zaten Başbakan “sizi tasmalarınızdan ben kurtardım” dediğinde ceketlerini ilikleyip, hazırolda “durumdan vazife çıkarmak lazım” deyip yerden temenna almışlardı. Onlar da demokrasi havariliğinde kimseye ön safları kaptırmıyor. *** Ancak, bu üç grup demokratlığı “Başbakan’ın izin verdiği kadar özgürlük” olarak tarif ettikleri için kendilerine yapılan “yanlışa” sonradan (asla 28 Şubat’ta değil!) feveran etmelerine rağmen başkalarına yapılan kötülüğe hiç ses çıkarmıyorlar. “Askeri vesayetin” bittiğine seviniyorlar ama “sivil vesayetten” zerre kadar rahatsız değiller. *** Pazar günü yapılan AKP Kongresi ile ilgili olarak Cumhuriyet, Aydınlık, Sözcü, Evrensel, Birgün ve Yeniçağ’ın bu kongreyi yerinden izlemek için yaptıkları akreditasyon başvuruları, AKP tarafından reddedildi. AKP sözcüsü Hüseyin Çelik AKP’nin bu kararını: “Benim evime gelmiyorsan (zamanında Cumhuriyet Gazetesi çağrılı olduğu halde AKP Merkezine gitmemiş) , benim düğünüme de gelme. Siyasi partiler böyle tasarruflarda bulunabilir. Buradaki bütün konuşmalar zaten televizyondan canlı yayınlanacak”, sözleri ile açıkladı. Ne hazin! Zamanında cuntanın yasaklarından şikayet eden parti sözcüsü vatandaşın temel özgürlüğüne set çekmeyi partisinin hakkı olarak görüyor. Benim yana yakıla haykırdığım “sivil vesayet” bu! “Benin izin verdiğim kadar özgürsün. İzin verdiğim kadar haklara sahipsin.” *** Ancak beni kendisini “tek adama” tapmaya adamış siyasiler o kadar üzmüyor! Beni meslektaşlarım kahrediyor. Bu yasak nedeni ile Yurt Gazetesi kongreyi boykot etti. Keza CHP, MHP, BDP de tepki verdiler. Ancak, bu sansürü basında doğru dürüst gören gazete, televizyon, köşe yazarı çok az oldu. Medya kuruluşlarına uygulanan sansür esasında bu medya kuruluşlarının okur ve seyircilerine uygulanan sansürdür. Bireyin en temel haklarından sayılan haber alma hakkı kısıtlanmıştır. Hakkın ihlal edilmesini ise Hüseyin Çelik “onlardan birisi bize gelmedi, biz de hepsine küstük” sığlığında izah etmeye yeltenmiştir. Bu açıklama bile başlı başına bir skandaldır. Hadi, İslamcılar zaten demokrasiden bihaber, tasmalıların meşrebi bozuk, peki bireyin haklarına bu kadar düşkün (uyduruk) liberallerin neden sesi çıkmadı? Ustadan mı korktunuz, yoksa cukkalara halel gelir diye mi çekindiniz? |
1919 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |