Kanıt
http://www.aksam.com.tr/kanit-7823y.html
Hür Suriye Ordusu'na bağlı silahlı militanların Hatay bölgesinde ve sınır boyunca faaliyetleri ile ilgili olarak Türk ve yabancı medyada çok şey yazılıp söylendi. Hükümet ise hep yalanladı. Önceki gün Akçakale'de ilginç bir olay yaşandı. CNN-Türk muhabiri ilçede iki kişi ile canlı yayın yapıyordu. Yayına katılanlardan biri Türkçe biliyordu ve sınırın karşı tarafındaki Tel Abyad ilçesindeki çatışmaları anlatıyordu. Konuşan kişi 'Bu röportaj bittikten sonra arkadaşımı Tel Abyad'a Hür Suriye Ordusu'nun yanında savaşmaya göndereceğim' dedi ve konuşmayı bitirdi. Hiç kimse de ona 'kimi, nasıl ve neden gönderiyorsun' demedi, demiyor.
Peki Tel Abyad'da neler oldu ?
Suriye'nin Türkiye ile olan kara sınır kapılarını ele geçiren ya da geçirmeye çalışan Hür Suriye Ordusu iki gün önce Tel Abyad ilçesine saldırdı ve sınır kapısını kontrol altına aldı. Çatışmalar devam ediyor. Bu normal bir haber gibi görünebilir. Ama Tel Abyad'ın Suriye'nin Kürt bölgesinde olduğu ve nüfusu akrabaları Urfa bölgesinde yaşayan Arap ve Kürtler'den oluştuğu hatırlanırsa durum biraz farklılaşabilir.
Çünkü üç ay önce PKK yandaşı PYD bu bölgede Kürt bayraklarını sallandırınca Ankara kıyameti koparmış ve PYD'nin bu bölgelerden yola çıkarak Türkiye'ye problem yaratması durumunda müdahale tehdidinde bulunmuştu. Oysa üç gün önce Türkiye destekli Hür Suriye Ordusu militanları Tel Abyad'a saldırıyor ama orada bulunan ve Esad destekli olduğu söylenen PYD güçleri sesini çıkarmıyor.
Ama Türkiye'deki bazı medya ve 'uzman'ların yorumlarına bakılırsa PKK'nın son dönem saldırılarının arkasında Şam ve Tahran var. Oldukça ilginç bir çelişki. Bu çelişkinin bir diğer boyutunu dünkü Yeni Şafak'ın manşetinde görebildik.
Hükümet yanlısı Yeni Şafak, İsrail'den PKK'ya anlık istihbarat desteğini detayları ile anlatıyordu. Yeni Şafak'ın yazdıkları doğru ise PKK'nın son saldırılarının anlamı farklı olur. Çünkü herkes bilir ki Şam ve Halep'teki savaşla meşgul olan Esad, PKK ile ilgilenecek zamanı yoktur ve olamaz.
İsrail ile işbirliği yapan PKK ise hiçbir şekilde Şam'ın yandaşı olamaz. Unutulmamalıdır ki; daha iki yıl öncesine kadar Türkiye ile Suriye arasında PKK'ya karşı çok etkin ve kapsamlı bir işbirliği vardı ve Şam, zaman zaman da Tahran, yakaladığı yüzlerce PKK'lıyı Ankara'ya teslim ediyordu.
Özetle bu coğrafyanın tüm veri ve kavramları karışmış durumda.. İki yıl öncesine kadar birleşme durumuna gelen iki ülke olan Suriye ve Türkiye şimdi çok pis bir savaşın eşiğinde. Batılı ülkeler ile Katar ve Suudi Kral ve Şeyhler bu durumdan büyük haz alıyorlar.
Nasıl olsa sonunda Türkiye bu savaşta tek başına kalacaktır. Bu savaşın sonuç ve yansımalarını kestirmek pek kolay değil ve olmayacaktır. Bu coğrafyamızın temel özelliğidir.
Örneğin olayların başından beri tampon ya da uçuşa yasak bölge konusunda ısrarlı olan Ankara 18 ay sonra bunun olanaksız olduğunu itiraf etmeye başladı.
Hükümet gibi 'uzman'ların da öngörüsü hep yanlış oldu. Esad'ın üç ay içinde düşürüleceğini söyleyenler şimdi 'Düşecek ama zamanı kestirmek zor' demeye başladı. İnadını sürdürenler ise Suriye'nin yerlebir edilmesini umursamıyor.
Yapılan ilk hesaplamalara göre 18 aylık yıkımın maliyeti 12 milyar dolar civarında. Hangi taraftan olursa olsun ölen insanları hiç kimse umursamıyor. Nasıl olsa herkes Irak'taki rakamlara alıştı ve Suriye'dekilerin sayısı bir milyona henüz ulaşmadı!
Ulaştığında belki harita üzerinde Suriye diye bir ülke olacak ama bu ülkenin insanı asla rahat yaşamayacak, yaşatılamayacaktır. Suriye rahat olmayınca çevresi asla olmayacaktır. Çünkü 'Büyük Oyun'un amacı buydu ve mutlaka sırada başka ülkeler olacaktır. Bakalım 'Büyük İkramiye' kime çıkacak?