Türkiye’de resmi rakamlara göre her gün ortalama 5 kadın erkekler tarafından herkesin gözleri önünde katlediliyorken, kadın cinayetleri son 7 yılda yüzde 1400’lük artış gösteren kadın cinayetleri cins kırımı boyutuna ulaşırken “8 Mart Kadınlar Günü”nü kutlamak tuhaf olsa gerek..
Hani kadın??
Hangi kadın????
Tüm yönetim kademelerinde temsil dengesi neden bu kadar farklı??
Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak kutlanması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.
Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programından Türkiye de etkilenmiş, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapılmıştır. 1980 askeri darbesinden sonra dört yıl anılmayan Dünya Kadınlar Günü, 8 Mart 1984'ten itibaren, her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlandı.
8 Mart “Dünya Kadınlar Günü”nde; kadınlar tarafından ve kadınlar için konferans, gösteri ve eğlence gibi çeşitli etkinlikler düzenlenir. Kadınlar arası dayanışma ve kadınların toplumdan beklentileri vurgulanırken, bir taraftan da kadın cinayetleri işlenir töre adına, işlenir kıskançlık adına, işlenir erkek egemen güç tarafından sadece fiziki değil sözel cinayetler, hak gaspı cinayetleri, taciz ve tecavüz vakaları….
Bu vesile ile kadınlarımızın kanuni ve dini haklarını kadınlarımıza anlatmak ve hatırlatmak istiyorum..
Kadınlarımızın vatandaş olarak kanuni hakları :
“Türk Medeni Kanunu Tasarısı” Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 27/11/2001 tarihinde kabul edilmiş; Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından imzalanarak 8/12/2001 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Aile hukukunda önemli değişiklikler içeren yasa 1030 maddeden oluşmaktadır.
Kadınlarla ilgili eşitlik sağlanması amacıyla getirilen bazı kararlar şöyledir:
- Evlenme töreni artık sadece erkeğin değil, kadının oturduğu yerdeki evlendirme memurluğundan da yapılabilecektir (m. 134. ).
- “Hayata kast” ve “pek kötü davranış” sebeplerine 3. bir boşanma sebebi olarak "onur kırıcı davranış” eklenmiştir (m. 162. ).
- Boşanan kadın evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Kadının boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hakim, kocasının soyadını taşımasına izin verir (m. 173. ).
- “Koca evlilik birliğinin reisidir” kuralı kaldırılarak, birliğin yönetiminde eşlere eşit söz hakkı tanınmıştır (m. 186. ).
- Eşlerin oturacakları evin seçimini kocaya bırakan hüküm değiştirilmiştir. Artık eşler oturacakları evi birlikte belirleyebileceklerdir (m. 186. ).
- Kadın ve çocukların geçim ve bakımlarının kocaya ait olduğunu öngören hüküm, eşitlik ilkesinin doğal bir sonucu olarak kaldırılmıştır. Bundan böyle eşlerden her ikisi de güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile evin geçimine katkıda bulunmakla yükümlüdür (m. 186. ).
- Aynı şekilde evlilik birliğinin temsilinde eşlere eşit hak tanınmıştır (m. 188. ).
- Eşlerden her birinin meslek ve iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda olmadığı kabul edilmiştir. Ancak, meslek ve iş seçiminde ve bunların yürütülmesinde evlilik birliğinin huzur ve yararı göz önünde tutulacaktır (m. 192. ).
- Kadının kocası lehine borç altına girmesine ilişkin işlemleri hâkimin iznine tâbi tutan hüküm, kadın-erkek eşitliğinin doğal bir sonucu olarak kaldırılmıştır.
- Edinilmiş mallara katılma rejiminin yasal mal rejimi olarak kabul edilmesi uygun görülmüştür. Eşler ayrıca mal rejimi sözleşmesi yaparak Kanunda belirlenen diğer mal rejimlerinden birini seçebileceklerdir (m. 202. ).
- Soy bağı açısından evlilik içinde doğan çocukla evlilik dışı doğan çocuk ayrımına son verilerek, bu durumda bulunan çocukların zarara uğramaları engellenmiş ve gelecekleri güvence altına alınmıştır.
- Evlat edinenin yaşı otuz beş’ten otuz’a indirilmiş, birlikte evlat edinebilmek için en az iki yıldan beri evli olma koşulu aranmıştır. Küçüklerin evlât edinebilmesi, onların evlât edinen tarafından bir yıl süreyle bakılmış ve eğitilmiş olmaları koşuluna bağlanmıştır. “Evlat edinmenin her halde küçüğün yararına bulunması ve evlât edinenin diğer çocukların yararlarının hakkaniyete aykırı bir biçimde zedelenmemesi de gerekir” denilmek suretiyle çocuğu olanlara da evlat edinme olanağı getirilmesidir (m. 305, 306 ve 308. ).
-Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, ayyaşlık, hastalık derecesinde madde bağımlılığı gibi nedenlerle ailesi ve çevresine zarar veren kişiler mahkeme kararıyla, koruma amacıyla bir sağlık kurumuna yerleştirilebileceklerdir. Ancak, bu şekilde özgürlüğü kısıtlanan kişi ve yakınlarına, karara karşı itiraz ve yargı yoluna başvuru hakkı tanınmıştır (m. 432 ila 437. ).
- Miras hukukunda saklı pay oranları azaltılarak, miras bırakanın mallarındaki tasarruf özgürlüğü genişletilmiştir (m. 506. ).
- Türk toplumunun geleneksel aile yapısı düşünülerek, yakın aile bağları bulunan ve babanın ölümü halinde yeğenlerine sahiplik yapan hala, dayı, teyzeye de bazı şartlar altında mirastan pay ayrılmıştır (m. 497. ).
- Eşlerden birinin ölümü halinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eşin korunması amacıyla, bunlar üzerinde miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebileceği öngörülmüştür. Yine haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya miras bırakanın diğer yasal mirasçılarının istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınması olanağı getirilmiştir (m. 652. ).
- Terekede bulunan, ekonomik bütünlüğe ve yeterli tarımsal varlığa sahip bir tarım işletmesinin, işletmeye ehil mirasçılardan birinin istemde bulunması hâlinde bu mirasçıya gelir değeri üzerinden tüm olarak özgüleneceği; işletmenin değerinde önemli bir azalma olmaksızın yeteri kadar gelir sağlayan birden çok tarım işletmesine bölünebilecek nitelikte ise, bunları isteyen ve işletmeye ehil bulunan mirasçılara ayrı ayrı özgülenebileceği öngörülmüştür (m. 659, 667 ve 668. ).
- Paylı mülkiyette, paydaşların paylı mülkiyetin yönetim ve yararlanmasıyla ilgili olarak Kanundaki hükümlerden farklı anlaşma yapmalarına olanak getirilmiştir (m. 689. ).
- Paylı mülkiyette, pay üzerinde intifa hakkı tesis edilmesinin yarattığı huzursuzlukları önlemek amacıyla yeni bir hüküm getirilmiştir. Bu hükme göre, bir pay üzerinde intifa hakkı kurulması hâlinde diğer paydaşlardan biri üç ay içinde paylaşma talebinde bulunursa, satış yolu ile yapılacak paylaşmada, pay üzerinde, intifa hakkının söz konusu paya düşen bedel üzerinde devam etmesi esası getirilmiştir (m. 700.) .
- Uygulamadaki durum dikkate alınarak, önalım (şuf’a) hakkının mutlaka dava açılması suretiyle kullanılması esası getirilmiştir (m. 734.) .
- Zilyetlikte, 743 sayılı Kanunda yer alan aslî ve fer’î zilyetlik ayırımlarının, zilyedin mal üzerinde iddia ettiği hakka göre yapılan bir ayırım olması nedeniyle, malın zilyedin fiilî hakimiyeti altında olup olmaması bakımından dolaylı ve dolaysız zilyet ayırımına da yer verilmiş, bir şey de fiilî hakimiyeti doğrudan doğruya sürdüren kimsenin dolaysız zilyet, bir başka kişi aracılığı ile sürdüren kimsenin dolaylı zilyet olduğu ifade edilmiştir (m. 975.).
İslam Dini açısından kadınlarımızın hakları :
İslam Dîni, kadın hakları üzerinde titizlikle durmuş ve kadını müstesna kılmıştır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: "Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır." (50) yazmaktadır.
Peygamberimiz (s.a.v.) erkekleri, kadınların hak ve hukukunu gözetmeye davet etmekte ve bu konuda: "Kadınların haklarını yerine getirme hususunda Allah’tan korkunuz! Zira siz onları Allah’ın bir emaneti olarak aldınız." (51) demektedir.
Bir diğer hadiste, "Sizin en hayırlınız, ehline (eşine ve çocuklarına) en hayırlı olanınızdır. Ve ben de ehline karşı en hayırlı olanınızım." (52) buyurur ve erkeklere, kadınlara daima iyi davranmalarını tavsiye ederek:
"Müminlerin iman bakımından en olgunu ve en hayırlısı, hanımına karşı en hayırlı olanıdır." (53) .
Veda hutbesinde Peygamber (s.a.v.) "Ey insanlar! Kadınlar hakkında Allah’tan korkunuz! Sizin kadınlarınız üzerinde hakkınız vardır. Kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır." buyurarak daha yedinci yüzyılda 124.000 Müslüman hacı namzedine karşı, kadınların haklarını ilk olarak açıklamışlardır.
Muâviye bin Hayde (r.a.) der ki; Rasûlullâh (s.a.v.)’e:
"Ey Allah’ın Peygamberi, bizim herhangi birimizin hanımının, kocası üzerindeki hakkı nedir?" dedim. Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki: "Yediğin gibi onu da yedirmek, giydiğin gibi onu da giydirmek ve yüzüne vurmamak, onu kötülememek, bir de darılıp ayrı yatmaya mecbur kaldığında onu, ancak ev içinde yapmaktır." (54)
"Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, onlara çirkin demeyin, fenâ söz söylemeyin!" (55)
Kadınlarla iyi geçinmek Kur’an-ı Kerim’in emridir:
"Kadınlarınızla iyi geçinin; eğer onlardan hoşlanmadı iseniz bile!.. Olabilir ki bir şey, sizin hoşunuza gitmez de, Allah onda bir çok hayır takdir etmiş bulunur." (56)
Her alanda gücümüz olan kadınlarımızın DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU, GELECEKLERİ AYDINLIK OLSUN
Aynur Durmuş