Olimpiyatlar Üzerine...
Londra Olimpiyatları arifesinde siyaset yoluyla öyle bir hava yaratıldı ki, madalyalar bizim sporcuları bekliyordu. Gidecek, alacak ve döneceklerdi. Altın madalyaların, yönetmeliklere göre karşılığı çil çil Cumhuriyet Altınları alınmış ve depo edilmişlerdi. Sonuç tabii genellikle hüsran oldu. Rahmetli bir yakınımın “Çok övülen bağa büyük sepetle girmeyeceksin” öğüdü bir kez daha gerçekleşti. Sporcuları ve çevrelerini gaza getirmek artık işe yaramıyordu. Çünkü sporda da söz sahibi olmak için bilime önem vermek gerekiyordu. *** Olimpiyatlar bu topraklar için hayal değil, tarihsel bir gerçeklik. Dünyadaki ilk olimpiyat oyunlarının İsa’dan önce 9’uncu yüzyılda Antakya’da başladığı ve İsa’dan sonra 520 yılında Bizans İmparatoru Justinyanus’un emriyle sona erdirildiği tarihlerde yer alıyor. Olimpiyat geleneği Persler’in saldırısından kaçan İonyalılar tarafından bugün Yunanistan’ın bulunduğu bölgeye taşınmış. Yunanistan’daki olimpiyatlarda şampiyonlara defne dallarından örülen taçlar takılması da Antakya’nın etkisini gösteriyor. Çünkü defne (Dafne) hem Antakya’nın günlük yaşamında hem de mitolojisinde var. Avrupa’nın helen hayranlığı nedeniyle olimpiyatlar onlara mal edilmiş. Artık yapacak bir şey de yok. *** Türk ve dünya sporunun kütüğünü tutan Cem Atabeyoğlu ile Cüneyt Koryürek artık aramızda değiller. Nejat Kök yaşıyor. Cahilliğime verin, genç spor yazarları arasında mutlaka onların izinden giden ve spordaki sonuçların çetelesini tutanlar da vardır. Sporu diğer yarışmalardan ayıran özelliği zaman, uzunluk, ağırlık ve sayı birimleriyle ölçülebilir olmasıdır. Teknolojinin gelişmesi ve internet çağı dünyanın bütün ülkelerindeki sonuçlar dahil, ulusal ve uluslararası yarışmalarda sporcuların elde ettiği derecelerin el altında olmasını sağlamıştır. Bu nedenle, sporcularımızın dereceleriyle rakiplerinin derecelerini karşılaştırmak, bir başka deyişle altın hayalleri görmek yerine bilimden yararlanmanın önemini kavramak, sporumuzu geliştirmenin olmazsa olmazı durumundadır. Bu yaklaşım, “Türkiye rekoru kırdı ama elendi” gibi hayal kırıklığı yansıtan haberleri de bir ölçüde azaltacaktır. Uluslararası dereceleri olan sporcularımızla takımlarımızın varlığını yadsımak da yanlış bir yaklaşımdır. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki olimpizm ruhu, öncelikle olimpiyatlara katılmak ve yarışmayı tamamlamak ilkesi üzerine oluşturulmuştur. *** Spor gazeteciliğimizin en kıdemlilerinden ve olimpiyatları izlemenin sayısal öncülüğünü de elinde tutan ustalarımızdan Kahraman Bap çum anılarını ve gözlemlerini bir kitapta topladı. Olimpiyat tarihindeki özgün bilgilere ve anılara, “Olimpiyat Tarihinden Unutulmaz Kahramanlar İnanılmaz Olaylar” kitabını okuyarak ulaşmanızı öneririm. (Ötüken Neşriyat/2012) 9 Ağustos 2012 - Cumhuriyet |
2899 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |