CÜNEYT ÜLSEVER: BASIN WIKILEAKS BELGELERİNİ NEDEN GÖRMÜYOR CÜNEYT ÜLSEVER: BASIN WIKILEAKS BELGELERİNİ NEDEN GÖRMÜYORDaha önce de yazdım. Basının içine düşeceği en seviyesiz durum kendi kendisine oto-sansür uygulamasıdır. Köşe yazarına kimse hiçbir şey söylemez ama köşe yazarı “durumdan vazife çıkarır” ve neleri yazamayacağını kendi kendisine tayin ederse işte en büyük ayıp budur! Yasama, yargı ve yürütmeden sonra en büyük 4. Kuvvet addedilen basının “haber vermeyerek/yorumlamayarak” kendi kendisine sansür uygulaması en basit deyimi ile ahlaksızlıktır. Zira, yazmayarak da manipülasyon yapılır, millet aldatılır, yalaka olunur, iktidara destek çıkılır. *** Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun yazdıkları “Sızıntı: Wikileaks’te Ünlü Türkler” (Kırmızı Kedi Yay.) adlı kitap haftalardır en çok satan kitap.Baskı üzerine baskı yapıyor. Zira, kitap çok yakın tarihimize, ABD tarafından yalanlanmayan belgelerle ışık tutuyor. AKP-ABD, Türk Emniyeti-FBI arasındaki şaşırtıcı ve hatta yüz karası ilişkileri ortalık yerlere döküyor. Milletten gizlenen veya hakkında millete yalan söylenen olguları teker teker sıralıyor. Ama ne var ki, bu “müthiş” bilgileri necip Türk basının necip köşe yazarları görmüyorlar, okumuyorlar, yazmıyorlar. Kitap ayaklarına “gol pası” veriyor, bazı yazarlar son ve basit vuruşu yapmıyorlar. *** Örneğin, Wikilekas Belgelerine göre; İran’a karşı Malatya’ya yerleştirilecek füze kalkanı meselesinde AKP Hükümeti millete en hafif deyimi ile, “doğruyu söylememiş”, “manüpülasyon uygulamış”. 15 Ekim 2010 tarihinde Başbakan füze kalkanı konusunda. “Tartışılması bizi ilgilendirmez. Bizden böyle bir talepte bulunulmadı. Lizbon Zirvesi’nde (NATO) böyle bir emrivakiyle karşı karşıya olmamız söz konusu değil...”,diyor (Sızıntı:ss:348-49) Halbuki, Erdoğan’ın bu açıklamasından aylarca önce yazılmış bir belgeye göre (26 Ocak 2010) nerede ise 1 yıl önce cereyan eden Obama-Erdoğan görüşmesinde Erdoğan’ın “Hem iç politika, hem de İran politikasında maliyetlerin azaltılmasında füze kalkanı NATO şemsiyesi altına alınmalı”, dediği yazıyor.(ibid.s:357) Türkiye füze kalkanına, önce ülkelerine yerleştirilmelerini kabul edip, sonradan vaz geçen Polonya ve Çek Cumhuriyeti yerine ev sahipliği yapmayı çoktan kabul etmiş, Erdoğan sadece zevahiri kurtarmaya çalışıyor! Mutabakatı millete ve İran’a hazım ettirmek için yol aranıyor! Zaten, 26 Ocak 2010 tarihli belge, (zamanın) Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün 9 ay önce (zamanın) ABD Savunma Bakanı Robert Gates’e “füze kalkanını Türkiye’de görmek istediklerini, ancak Doğu Avrupa’yı kapsayan projeden rahatsız olduklarını” da söylüyor. (ibid.s:352) Füze Kalkanı meselesi ortaya çıkınca Ahmet Davutoğlu topu NATO’nun üzerine atmak, kalkanın İran’a karşı olmadığını anlatmak istedi ama bu tür çalımları Sarkozy yememiş, aynen “Tehdit İran’dır, Füze rampası İran için kurulacak, biz kediye kedi deriz”, (ibid.s:349) diyerek Davutoğlu ile alay etmiş. Geçen hafta Türkiye’yi ziyaret eden Nato Genel Sekreteri Rasmussen de “füze kalkanını Türkiye istemişti” demedi mi? Davutoğlu füze kalkanının İsrail ile alakası olmadığını ısrarla söylüyor. Ben de kendisine soruyorum. “Kiminle kafa buluyorsun?” İran NATO ülkelerini mi hedef alıyor da Türkiye İngiltere’yi, Fransa’yı, Almanya’yı korumak için mi kendi ülkesini kalkan yapıyor? Maazallah, İran İsrail’e nükleer füze yollasa, biz de durumu önden fark etsek; sadece insani açıdan İsrail’i bilgilendirmeyecek miyiz? Dr. Cüneyt Ülsever/Yurt Gazetesi Odatv.com |
2253 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |