Ayşenur Arslan için habercilik tarihe müsvedde tutmak demek. O yüzden de bunu hakkıyla yapmak istiyor. Bütün baskılara, uyarılara rağmenkonuşmaya devam etmesi bundan. Şimdi meslekteki 39. yılını kutluyor. Kimler yok ki çalışma hayatında? Ali Kırca, Mehmet Ali Birand, Aydın Doğan, Dinç Bilgin... Onlardan öğrendiğinden daha çoğunu öğrettiği konusunda iddialı. Kanıtı mı? Okuyun, onun için haberin ne demek olduğunu anlayacaksınız... |
İntikam!
Dünya konjonktürüne uygun bir şekilde Türkiye tek parti döneminden çok parti dönemine, sonra parlamenter demokrasiye, çok daha sonraları serbest piyasa ekonomisine vb. doğru evrildi.
Ama velâkin, Türkiye ne doğru dürüst demokrasiyi, ne doğru dürüst hukukun üstünlüğü prensibini, hatta ne de serbest piyasa ekonomisini 90 yıldır hazmedebildi.
Şimdi de “askeri vesayeti kaldırıyoruz” lafzı altında sivil vesayet kuruluyor!
***
Türkiye’de siyasetin büyük devinimler yarattığı dönemeçler, sadece ve sadece mağdur ile mağrurun yer değiştirdiği anlardır. |
04.02.2013 |
25.01.2013 |
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu, 10 Ocak Çalışan Gzeteciler Günü nedeniyle yaptığı açıklamada “Gazetecilerin çalışma koşullarının yanı sıra, ifade özgürlüğü düzeyinin de her yıl biraz daha geriye gittiğini” belirterek TBMM’yi göreve çağırdı.
TGC Yönetim Kurulu’nun açıklaması şöyle:
“Gazetecilerin sosyal ve ekonomik haklarında önemli iyileştirmeler sağlayan 212 Sayılı Yasa 10 Ocak 1961’de yürürlüğe girmiş ve gazeteciler tarafından “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kutlanır olmuştu. O günden bugüne çalışan gazetecilerin koşulları her gün biraz daha güçleşmiştir. |
Libya'da Şehit ve Kayıp Kişiler Bakanlığı'nın yaptığı açıklamaya göre, rejime karşı gerçekleşen ve Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'nin vahşice öldürülmesiyle sonuçlanan dış destekli isyanlar sürecinde ülkede 4,700 kişinin öldüğü, 2100 kişinin ise kayıp olduğu belirtildi.
Ancak Libya'ya dönük emperyalist provokasyonlar sürerken ölü sayıları sürekli olarak şişirilmiş ve 8 aylık krizin sonucunda bu rakam 50 bine kadar çıkarılmıştı. Böylelikle mart ayında başlayan NATO müdahalesine, “Kaddafi halkı katlediyor” algısı yaratılarak meşruluk kazandırmaya çalışılırken, daha sert müdahalelerin yolu açılmıştı. |
10.01.2013 |
08.01.2013 |
Ve işte bir hafta sonra çeşitli üniversitelerin rektörleri, binlerce polisin olayları büyüten ölçüsüz şiddetinden, öğrencilere hedef gözeterek saldırmasından, polis provokasyonundan hiç söz etmeden, gençliğin şiddetini, örtük olarak da ODTÜ yönetiminin öğrencilere sahip çıkmasını kınayan ve hükümetin başaralarını överek Başbakan’ı desteklediklerini ifade eden ortak bildirilerle karşımızdalar. Bunu YÖK’ün yönlendirmesiyle mi, yaranmak için mi yaptıkları çok önemli değil. Hemen söylenmesi gereken, davranışlarının kendilerine ve kurumlarına onur kazandırmadığı. Ama bence daha önemli ve tehlikeli bir nokta var: Tayyip Erdoğan’la zihniyet kardeşlikleri... Statükocu, muhafazakâr, başı önüne eğik kulluk zihniyeti... Kullar şeyhe karşı çıkmazlar, kendilerini onun yolunda ve suretinde inşa etmeye çalışırlar. Kullukta protesto yoktur, biat ve sinsice altını oyma vardır. |
Bu sahte bayrak operasyonunun belirli ayakları var. Birincisi Suriyeli muhalifler. Muhalifler bu operasyonun merkezinde bulunuyor. Hem fiili olarak bunda rol almaya çalışıyorlar hem de Türkiye ve İsrail’i de içeren Batı ittifakının Suriye’ye yapacakları bir saldırıyı, açıklamalarıyla meşrulaştırmaya çalışıyorlar.
İkincisi medya ayağı. Medyada da benzer bir kampanya var. Bunun da başını New York Times gazetesi çekti. Kimyasal silah hikayesini bu gazete yeniden ısıttı.
Üçüncü ayağını ise Türkiye ve İsrail gibi, Suriye’ye komşu ülkeler oluşturuyor. İsrail, The Atlantic dergisinde yazıldığı üzere, Ürdün’le birlikte Suriye’ye saldırı planı yaptı bu süreç içerisinde.
Dördüncü ayakta ise ABD var. ABD, belirli dönemlerde bu operasyonu ittirerek, belirli dönemlerde ise durdurarak pazarlık yapmaya, dengeleri gözetmeye çalışıyor.
|
26.12.2012 |
06.12.2012 |
Düşünüyorum da kâbus nasıl bu noktaya geldi; işler, nasıl açık açık dünyanın en kıdemli diktatörlükleriyle özdeşleşen “Latin Amerika usulü başkanlık sistemi” ve “Türk usulü başkanlık” sistemi istemeye dek ilerledi?
Eskiden hiç olmadı ileri sürülen rejim değişikliğine meşruiyet kılıfı sağlamak adına, sadece öykünülen gelişmiş demokrasi modelleri gündeme getirilir;“ABD usulü başkanlık”/“Fransa’nın yarı başkanlık sistemi” örnek gösterilirdi...
2012 sonu itibarıyla tavan yapan acayip özgüven patlamasıyla bu tür göz boyama taktiklerinden de vazgeçtiler. Damardan “Latin Amerika/Türk usulü başkanlık sistemi” isteyecek kadar açık-sözlüleştiler. |
Ancak, TESEV-Konda’nın “Anayasaya Dair Tanım ve Beklentiler” adlı araştırması bize zihnimizdeki basmakalıp “Türkiye insanı” algılamamızın doğru olmadığını gösteriyor. Hatta, algılarımızı altüst ediyor!
Zira;
1) Görüşülen kişilerin % 82.30’ü yeni Anayasa'nın temel ilkeleri arasında “Atatürk ilke ve inkılâpları ile Atatürk milliyetçiliğine yer verilmesi” gerektiğine inanıyor.
Çok kaba bir genelleme yaparak son seçimde AKP’ye oy vermeyen herkesin bu % 82.3 içinde olduğunu kabul etsek bile; Anayasa’da Atatürkçülüğe yer verilmesini isteyenlerin % 32.18’i (82.30-50.12) aynı zamanda son seçimlerde AKP’ye oy vermiş! |
06.12.2012 |
29.11.2012 |
Evet, önce iki mesajla (dün) sosyal medyada paylaştım konuyu: BaşbakanR.T. Erdoğan’ın açlık grevcilerine karşı tutumu ile bütün yetkileri elinde toplamak istediği Başkan olma arzusu birbiriyle ne kadar örtüşüyor!
Örtüşen başka bir iradesi daha var: Başkan olma talebi ile idam isteği!
Sosyal medya paylaşımından hemen yanıtlar geldi: “İstikrar diye buna derim ben!”
Başka bir yanıt: “Batı’nın Ortadoğu’ya model olarak layık gördüğü lider tipi bu işte. Küresel kapitalizmle barışık, güç sarhoşu, otokrat, demagog.” |
Azılı muhalif Enis Berberoğlu Hürriyet’te Başbakan’ın 10 Kasım’da Brunei’ye davet edilmediğini, kendisini davet ettirdiğini yazınca Türkiye’de kıyamet koptu. Kimileri Berberoğlu’nun esas amacının “bakın biz Başbakan’la özel sohbet yapacak kadar yakınız!” demek olduğunu, ancak kaş yaparken göz çıkardığını söylediler. Ben ise Enis Berberoğlu’nun 28 Şubat döneminde Recep Tayyip Erdoğan’dan ne kadar nefret ettiğini bizzat bilen bir kişi olarak Başbakan’ı taammüden sıkıştırdığı kanaatindeyim. |
13.11.2012 |
13.11.2012 |
1 ... ![]() ![]() |
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ün GÜNLÜĞÜNDEN
Tarihte bugün Atamızın faaliyetleri için ve merak ettiğiniz her gün için lütfen tıklayınız.
Atatürk takvimi, portre ve slaytları için lütfen tıklayınız.